28 Nisan 2010 Çarşamba

Ne Dersin Azizim

Bu sene Devlet Tiyatroları'nın tüm oyunlarını izlemeye adadım kendimi sanırım.Profesyonel'e Konya gezisinden dolayı gidememiştim,çok güzel bir oyunmuş.Zaten oyun hiiççç önemli değil.Yetkin Dikinciler sahnede sadece dursa bile öylece izlenir.Allah neler yaratıyor deyip oyunumuza geçiyorum.

Birkaç arkadaşımın kanına girerek baya önceden oyuna biletleri aldım.Aziz Nesin'in oyunu olduğu için iyi bir oyun olduğunu düşünerek bütün kızlar toplanıp gittik.Yine kalabalıktı tiyatro.Arkadaşım çok şaşırdı bu sanat aşkına.Alışırsın deyip geçiştirdim :)

Sonunda oyun başladı,oyunun başı çok bilindik bir Hababam Sınıfı esprisiyle başladı.Bu espri Rıfat Ilgaz'ın mı Aziz Nesin'in mi bilemedim.Ama Hababam Sınıfı'ndan alışık olduğumuz için gülemedim maalesef.Oyuna gitsenizde pek gülmeyeceğiniz için espriyi anlayatım.Hani okula müfettiş gelir ama soracağı sorular bellidir.İstanbul'u kim fethetti,Süleymaniye Camii'ni kim yaptı gibi sorular sorar.Öğrencilerde sırasıyla cevapları ezberler.Müfettiş gelir Şaban'ı kaldırır sorar.Şaban şaşırır,derken müfettişde azıcık kafayı oynatır,delirerek sınıftan çıkar.İşte bu espriye filmde çok güleriz ama ben oyunda sadece zoraki bir tebessümle kaldım.Oyunun sonrasının da pek komik olduğunu söyleyemeyeceğim.Yalnız salonun bir kısmı kahkaha krizine girdi,bir kısmı gayet sakindi.Demek ki her esprinin bir kitlesi oluyor veya bazıları kendini gülmeye ayarlayınca ne olsa gülüyor.Ve utanarak söylüyorum ki uyku moduna geçtiğim anlar oldu :) Arkadaşım benim o halime oyundan daha fazla güldü.Bir de erkek oyuncuların çorap renkleri mor,kırmızı,yeşil gibi canlı renklerdi.İlk başta birini farkettim,meğerse hepsi canlı renkleri tercih etmiş.Oyuna renk katmak istemişler sanırım.

Oyunculuklar gayet iyiydi,çok başarılı buldum.Ama oyun için maalesef sıkıcı diyeceğim.Belki de Aziz Nesin'in nükteli hikayelerini daha önce çok yerlerde gördüğüm içindir.Eğer bu esprilerle ilk defa karşılaşıyor olsaydım çok daha keyifli olurdu.
Önyargılı olmayın izleyin ve görün.Belki kahkaha kısmından olursunuz.Oyun 3 saat sürüyor,bilginiz olsun.



Ne Dersin Azizim?




Günlük yaşamımıza, bugünden düne Aziz Nesin’ in buruk mizahı ve eleştirisiyle bir bakış atan oyunu Yücel Erten sahneye koyuyor. Nesin’ in Kütüphaneler dolduran geniş külliyatından, hiç eskimeyen taşlamalar ve öyküler, müzik ve dansla bir arada sunuluyor.

Yazan: Aziz Nesin
Uyarlama ve Reji: Yücel Erten
Dekor Tasarımı: Nurettin Özkönü
Kostüm Tasarımı: Mihriban Oran
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Müzik: Sabri Tuluğ Tırpan
Dans Düzeni: Salima Sökmen
Dramaturg: Selen Korad Birkiye
Yönetmen Yrd.: Sündüz Haşar


Oyuncular:
Atsız Karaduman
Ali İpin
Hakan Vanlı
Burak Şentürk
Mahmut Gökgöz
Hülya Çelik
Ozan Uçar
Aylin Uzunlar

26 Nisan 2010 Pazartesi

Otobüs yolculuklarını çok severim.Nereye gittiğim hiç önemli değildir,sırt çantam,şarkılarım,kitabım ve ben.Cama yaslanmış bir kafa,içinden düşünceler,hayaller,umutlar,kırgınlılar geçen bir çift göz.
Yolculukları severim,mutlu eder beni ama bir tarafım hep hüzünlüdür.Hep dokunsan ağlayacak havasındayımdır.İnsanın kendiyle başbaşa kaldığı nadir yerlerden galiba yolculuklar.
Yanınızdaki arkadaşınızla muhabbet canlı bir tempoda ilerler,gittikçe yavaşlar ve biter.İşte o bitme noktasında iç sesle sohbet başlar.İnsanın kendiyle başbaşa kaldığı o anlar hep hüzünlüdür benim için.Hani ağlak bir şarkı dinlesem hemen ağlarım oracıkta.Tüm hayatım bir film şeridi gibi geçer gözümün önünden,ölüme ramak kalan anlar için söylenen bu cümle,bana hala hayatta olduğumu gösterir.Filmim devam etmektedir,ister acıklı ister eğlenceli.Şerit akıyorsa,ben yaşıyorum demektir.
Bu seyahatten şunu anladım,kendini başkalarına anlatmak için çabalamayacaksın,nasıl olsa kişi istediği gibi anlıyor,algılıyor.O zaman kelime sarfiyatına gerek yok.Bırak nasıl isterse öyle bilsin.
Hayatı dingin yaşamak lazım,ısrarcı,inatçı olmadan.İspatlamaya çalışmadan,akışına bırakarak yaşamalı.Ne kadar kendini savunursan o kadar kaptırıyorsun kendini galiba.Akışına bırakmak en sade çözüm sanırım.

23 Nisan 2010 Cuma

Düğmeli İnsanlar

Dünkü Aşk-ı Memnu'da Bihter sinir krizi geçirince annesiyle bir anlaşma yaptılar.Annesi tamam şimdi eski Bihter ol dedi  ve o an Bihter düğmesine bastı,kalabalığın içine eski haliyle geri döndü.Depresif,kırılgan Bihter gitmiş,yerine kendinden emin,meydan okuyan Bihter gelmişti.Herhalde düğmesi var bunun diye düşünüyor insan.Düğmeye bastın mı acıyı,kederi,üzüntüyü unutup maskeni takıp,cansız manken moduna geçiyorsun.Hayır bu türler sadece dizilerde yok,yanıbaşımızda olanları da var.Benim etrafımda da var böyleleri.Hayran mı kalsam,acısam mı,sarılsam mı karar veremiyorum.Benim gibi en ufak ruh değişikliğini bile mimikleriyle apaçık ortaya koyan birisi için bazı durumlarda özenti yaratıyor bu düğmeli insanlar.Bazen benimde düğmem olsan,kızınca kızmamış gibi olsam,en acılı durumlarda bile iş akışıma zarar gelmese diyorum.Ama bazen de ben bir insanım,duygularım,kalbim var diyorum.İnsan üzüntüsünü ta en dibine gömerek nasıl birşey yokmuş gibi davranabilir ki? Öylesinin ruh sağlığından şüpheleniyorum bazen.
Bir de kendileriyle övünüyorlar,düğmesi olmayanlara kızıyorlar.Efendim insan dertlerini işe yansıtmamalıymış,benimde bir sürü derdim var burada yokmuş gibi davranıyorum.Eve gidince maskemi takıyorum mutluymuşum gibi yapıyorum.Yok artık daha neler,hem düğmeli hem maskeli :)

Onu bunu bilmem de,düğmem olsun isterdim ama daha farklı çalışsın isterdim.Mesela biri canını sıktı,bas düğmene hemen unut o olayı,hayatına devam et.Ne hoş olurdu,gereksiz düşünmekten,can sıkıntısından korunmuş olurdum.Ama yok düğmem,ne yapayım böyle idare etmeye çalışacağım.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Arkadaşımın aşkısın...


Eskiden izlediğim, bir süre önce benim için finali yapılan dizilerde ordan burdan duyduğum kadarıyla arkadaşımın aşkı benimde aşkımdır sendromu başlamış.Bu durum insanlığın varoluşuna kadar uzanıyordur sanırım.Evet bazen sıradan insanların hayatında da böyle şeyler olabiliyor.Arkadaşının aşkına aşık olanlar utanıp sıkılıp bir köşede sinip kalıyor daha doğrusu sinip kalıyordu.Galiba şimdilerde dizilerinde etkisiyle bu durum normalleşmeye başlayacak.Zaten değil mi ki bu diziler bize herşeyi normalmiş gibi gösteren.Önce izlerken tü kaka aman ne ayıp diyoruz sonra izleye izleye normal karşılamaya başlıyoruz.Ve hatta bunları yaşıyoruz.Bir ara tv'de bir program izlemiştim.Amerika yapacağı savaş vb.olaylar için önce kamuoyunu bu duruma alıştırırmış.Bu alıştırma evresi de filmlerden geçiyormuş.Konuyla ilgli sinema filmi çekilerek toplum bu duruma yavaş yavaş alıştırılıyormuş.Sonrasını varın siz düşünün.

İşte şu an bizim toplumuzda da arkadaşımın aşkı benimde aşkımdır sinema filmi çekiliyor.Önce Kavak Yellerinde gördük bu durumu,önce aman ne ayıp dedik sonra Efe'yle Aslı'yı ne kadar yakıştırdık birbirine.Şimdilerde Melekler Korusun'da Özgür'le Barış arasında böyle birşey varmış.Ve Kapalıçarşı'da senaryo çıkmazına girerek bu akıma kapılmış.Cemal'le evlenen Diyar'a, Cemal'in en yakın arkadaşı Arda aşık olmuş,Cemal'in ölmüş olması bence hiçbirşeyi değiştirmez.Hele Unutulmaz dizisine hiç girmeyeceğim.O dizinin senaristleri kopyala yapıştırdan başka şey yapmıyor bence.Şimdiye kadar izlemiş olduğunuz tüm Türk filmlerinden bir parça bulabilirsiniz.Zaten dizi sadece o parçalarda oluşuyor,yeni eklenen bir tek söz bile yok.

Şimdi düşünün tv'de ne görse iyi kötü demeden kopyalayan gençlerimiz bu dizileri bol miktarda izleyince neler olacak.Çoktan arkadaşının sevgilisini ayartmaya çalışmalar başlamıştır bile.Yakın zamanda bunuda normal davranış kadromuza alacağız.Bu dizilerle neler normalleşmedi ki hayatımızda,hayırlar olsun bakalım.

15 Nisan 2010 Perşembe

O kadar sinirliydim ki dişlerimi sıkabilirdim.Başımın üstüne bir ağrı çöktü,içimin kuruyup yavaş yavaş öldüğümü düşündüm.Bunların sebebi servis şoförüyle tartışma,aslında tartışma bile diyemem.Ama nasıl gerildim anlatamam.Sabah olmasına rağmen hala stres yüklüyüm.Biraz düşününce galiba sebebini buldum.Tartışma,laf dolaşı esnasında insanların hakkımdaki düşüncelerini kafaya takmıştım.Acaba ne düşündüler benim için,yıllarca sessiz sedasız gidip gelmiş,kulaklığından başka kimseyla muhattap olmamış bu kıza neler olmuştu böyle
Açıklayayım hemen, kuyruğuma bastılar ve her canı acıyan gibi sesimi çıkarmaya başladım.Aslında benim için belkide ne cazgır diye düşünenler,kuyruk acısı çektiklerinde daha beter olabiliyorlar.

İnsan ilişkilerimi rayına oturtamadım bir türlü,en iyi ilişki biçimi nabza göre şerbet vermek galiba.Bazıları bunu o kadar ustalıkla yapıyor ki ağzım açık kalıyor.Ama böylesi çok sahte değil mi? Sırf iyi geçinen biri olmak için herkese eyvallah demek ! Benim için ani tepki vermemek,hemen parlamamak gayet iyi olurdu.Kendimce bir karar aldım ve bir hafta boyunca suskun kalacağım.Ne olursa olsun,haksızlık bile yapılsa sesimi çıkarmayacağım.Kendimi ehlileştirme programım başlamış bulunuyor dostlar.Bakalım bir adım yol alabilecek miyim?

Yıllar sonra memleketime gidiyorum.Konya,mevlanayla bütünleşen şehir.Bu aralar Elif Şafak sayesinde baya popüler olan güzel şehir.En son ortaokuldayken gitmiştim sanırım.Hem de trenle gitmiştim,tren boş sayılırdı ve koltuklarda yatarak gidip gelmiştim.Tren seyahati tadından yenmez birşey.Herkese tavsiye ederim,hele ki gündüz gitmek,heryeri görmek,fotoğraf çekmek... Maalesef bu sefer trenle gidemiyorum,bildiğin otobüsle gideceğiz kısmetse.4 kız toplanıp gidiyoruz,gitmeyi planlıyoruz.Hepimizi heyecan sardı,birimiz otel ,birimiz otobüs ayarlıyor.Zaten bana gezme de hemen atlar giderim.Yeni yerler görmek çok zevkli bir şey.Yolculuğu seviyorum,hemen telefonuma yolculuk şarkıları yüklemeliyim ve hemen kitap alıp okumalıyım.Kitabım Felsefenin Tesellisi,ne zamandır alıp okumak istiyordum.Kısmet Konyayaymış.Ve çoktandır aradığım ama bir türlü bulamadığım semazen kolye ucunu umarım Konya'da bulurum.Hele bir de semazenli bir yüzük bulursam değmeyin keyfime...