30 Aralık 2010 Perşembe

Bir yıl daha bitiyor...

Senenin son günlerinde hep bu şiiri gönderirim arkadaşlarıma,sevdiklerime. Çok seviyorum...


- I -

Bir yıl daha bitiyor.
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
Bu kadar el değmemiş
Sıradan bir gerçeği daha
Kolları bağlı hayatımızın.
Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri?
Her sonda, her başlangıçta ve her defasında
Alır gibi başkasını karşımıza,
Perdeler çekip, ışıklar söndürüp
Oturup yatağın içinde bir başımıza,
Sorgulamak kendimizi..
Öğrenmek ikimizin anadilini, ikinci belleğimizi,
Öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini.
Bu aynanın dehlizlerinde gezinirken görürüz
Karanlık günlerimizin kenar süslerini..



Biterken yılın son günleri,
Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini,
Gençlik ikindilerini.
Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri.

- II -

Bir yıl daha bitiyor
Düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey..
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden.
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
İnsan yaşlanırken?


- III -
Kırdım mı, incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim,
Dostluklarımı, ilişkilerimi..
Dağınık yatağım, mutsuz yatağım
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı?
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
Giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları?
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı?

Hala sevebiliyor muyum insanları?

Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma,
Ovmalı umutları..
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan,
Hançer kıvamındaki o karamizah tadını.
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a,
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım
Akşama,
Yeni bir yıla..
Ama nedense herşeyin tadı dağılıyor ağzımda.
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında,
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta ..


- IV -
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım,
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar,
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar,
Gece telefonları, ıssız konuşmalar,
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler,
Bırakılmış mektuplar
Ve yurdumun her karış toprağında tefrika edilen karanlık!
Ey hayatıma girenler ve çıkanlar,
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey!



O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan..
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan.
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan..
Kaç zamandır bir ermiş dinginliği havalandırıyor
dizelerime açılan pencereleri.
Durup bakıyorum akşam sularında zaman kavramlarına,
Zamanı düşünüyorum; koyuluyorum.
Anlamını yitiriyor "şimdiki zaman"ın boşyüceliği,
Tarihin unutkan sayfalarındaki mürekkep lekeleri.
İşimin başına dönüyorum, içimde ıssız bir gönül erinci..


Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum,

"İçtenliğin" ya da "dünya görüşünün" kirletmediği.
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum..


- V -

Sabahları açık penceremin soluduğu kent,
Nabzında yüzyılın dağınık sancısı,
Dumanı üzerinde tüten yıkıntılar..
Hangi anlamı kuşanabilir şimdi yeni bir yıl,
Umutsuzluk sözlüğünden karşılıklar aranırken hayata?
Hangi söküğünü dikebilir bu yaralı kuşak,
Hangi yüreğe öğretilebilir unutmak?

Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde.
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar?
Hala bir umut var mıdır,
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde ?



Murathan Mungan

27 Aralık 2010 Pazartesi

ARKADAŞIM BADEM AĞACI




ARKADAŞIM BADEM AĞACI

Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar

Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış..
Acarsın çiçeklerini ..
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü...

Bir güler yüz bir tatlı söz..
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda

Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koş desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi

Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya


AZİZ NESİN

Gölgede Muhabbet

Dün akşam tesadüfen Habertürk'te yayınlanan Gölgede Muhabbet programına rastladım.Ne zamandır yayınlanıyor hiç bilmiyorum ama bundan sonra takipçisi olacağım. Gayet keyifli,eğleceli bir program. Pazar akşamının sıkıcılığından kurtulmak için izlemeniz tavsiye edilir.

Dünkü konuklardan biri Oya Başar'dı. Programın başında Ali Poyrazoğlu onunla ilgili çok komik bir anısını anlattı,gülmekten yere yapıştım desem hiç abartmamış olurum. Programda kitap tanıtımı da yaptı Poyrazoğlu.. Bu sırada Oya Başar "Okuyacak güzel bir kitabınız varsa Dünya'nın hiçbir yerinde yalnız değilsinizdir" dedi. Nasıl laf ama enfes bir cümle bence...

Güzel programlara ve güzel insanlara kadeh kaldıralım dostlar...

26 Aralık 2010 Pazar

Karşımdakinin davranışlarına göre ona davranırsam bir süre sonra kendimi unutmaz mıyım? Düşünsenize her insanın aynı durum karşısında farklı davranışları olabilir. Ve ben bir tek  kişi olarak birden çok, farklı insana farklı tepkiler verirsem kişiliğim çoklu olmaz mı? Bir süre sonra muhtemelen hangisinin gerçek ben olduğunu unutmuş olurum. Sanırım bu konudan güzel bir psikolojik hikaye çıkar.

Hepimiz dünyaya saf ve temiz olarak gelir,büyüdükçe kirlenir o saflıktan biraz hatta bazılarımız baya bir uzaklaşır. Zamanla adamına göre davranmaya başlarız yani iyi davranına iyi ,kötü davranana kötü davranır oluruz. Bize sırrını açana sırrımızı açar,ketum davranana ketum davranırız. Bir arkadaşımız aradığında koşa koşa giderken bir diğerinin telefonuna bile bakmayız çünkü zamanında o da bize öyle yapmıştır. Belki yolun başında değil ama bir süre sonra büyük çoğunluk etrafındaki insanlara onların kendisine davrandığı gibi davranmaya başlar. Tam o telefona elimiz uzanacakken birden aklımıza onun bizi defalarca yarı yolda bıraktığı,başkalarını tercih ettiği gelir. Belki en iyisi bunları hatırlayıp o telefonu açmamak.Ama o zaman gerçek mi olur bu davranış,bizi yansıtan gerçek ben mi oluruz ?

24 Aralık 2010 Cuma

Huzur

Bir saatlik yemek saatimde masamın başında oturmuş elimde Zemberekkuşunun güncesi,kulağımda Radyo Voyage'ın enfes müzikleri,her ne kadar manzarası bir binadan ibaret olsada penceremden içeriye sızmaya çalışan güneşin gülen yüzü... Huzur bu olsa gerek :)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Başkalarıyla ilişkilerimin duygusal açıdan beni uzun zaman tedirgin etmesine asla izin vermem, kendimi kaptırmam. Tabii ki öfkelendiğim,sinirlendiğim olur. Ama hiç uzun sürmez. Varlığımı başkalarının varlığından açık seçik ayırabilme yeteneğine sahibimdir, onlar bambaşka alanlara aitlermiş gibi. ( Buna bir "yetenek " demeyi yeğliyorum çünkü övünmek istemiyorum ama hiç de kolay değildir aslında.) Bir şey beni tedirgin ettiği veya kızdırdığı zaman, bu nesneyi , beni  birey olarak artık hiç ilgilendirmeyecek bir alana aktarmanın yolunu bulurum. Ve kendime, "İyi, tamam, sinirlendim, öfkelendim, ama nedeni ortadan kalktı artık" derim, onun için bunu daha sonra sağlam kafayla düşünür ve ne yapabileceğimi anlarım. Bu da bana geçici olarak duygularımı frenleme olanağı sağlar. (Zemberek kuşunun güncesi syf,96)

Tam da yapmak istediğim şey ama nasıl ? Bir roman kahramanı için kolay olsa gerek bunu yapması. Hayatın tam içinde, etraf sinir bozucu insan doluyken nasıl uygulayabiliriz ki bu yöntemi ? Hep derim keşke düğmemiz olsa bir tuşa basıp önemsiz insanlarla önemsiz atışmalarımız unutup kafamızda boşuna yer etmelerine izin vermesek. Belki gelecekte bir gün...

Eyüp Sabri Tuncer

Eyüp Sabri Tuncer,yeni bir kampanyayla karşımızda. Daha önce 2 defa kampanyasından faydalandım.Evde daha bitmemiş kremlerim olduğu için bu sefer teşrif edemeyeceğim maalesef. Ama sizlere özellikle Silky Touch tavsiye ederim.Misler gibi kokuyor.

http://www.eyupsabrituncer.com/shop/index.asp


Perfume Jewels Setinde Kaçırılmayacak


Yılbaşı Kampanyası!
10 Aralık - 31 Aralık tarihleri arasında, sizler için kaçırılmayacak bir Yılbaşı Kampanyası yine
Eyüp Sabri Tuncer'den.
Dünya markası Perfume Jewels kozmetik ürün seti 40 TL yerine KDV dahil yalnızca 5.90 TL!

8 Aralık 2010 Çarşamba

Pilates

İlk pilates deneyimimi dün yaşamış bulunuyorum. Amanın diyorum uzak durun diyorum :) Onlar nasıl hareketlerdir öyle... Hocamız ilk dersten pes etmeyin,korkmayın,gelmemezlik yapmayın dedi.Ne yapayım otoriteye boyun eğeceğiz artık.Pes etmek yok yola devam :)



6 Aralık 2010 Pazartesi

Zemberekkuşunun Güncesi

Uzun zamandır bu kadar heyecanlı bir kitap okumamıştım.Cumartesi günü 150 sayfa okumuşumdur herhalde.Gözlerim isyan etmese sabahlayıp sonlarına yaklaşabilirdim romanın.
Ama bitmesin istiyorum,bir taraftan okumadan da duramıyorum.Soluksuz okunabilecek,heyecanlı,sürükleyici bir roman.Umarım ilerleyen sayfalarda da fikrim değişmez. Şimdilik her şey yolunda ;)

3 Aralık 2010 Cuma

Güneş ve Rüzgar

Geçen akşam Mad Men dizisine rastladım,ilk defa izledim ve hoşuma gitti doğrusu.Birkaç bölüm daha izleyebilirim.Dizide esas adamla güzel bir kadın yemeğe çıktılar.Adam kadına herkesi nasıl ikna ediyorsun tarzında bir soru sordu.Kadında ezop masallarından biriyle cevap verdi.

"Güneş ve rüzgâr kimin daha güçlü olduğunu tartışıyorlarmış. Rüzgâr
-Ben daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım. Şu karşıdaki paltolu yaşlı adamı görüyor musun ? Paltosunu senden daha hızlı çıkaracağıma bahse girerim

Demiş. Güneş bir bulutun arkasına çekilmiş ve rüzgâr kasırga şiddetinde esmeye başlamış. O kuvvetle estikçe ihtiyar adam paltosuna daha sıkı sarılıyormuş.

Sonunda rüzgâr pes edip durmuş. Güneş bulutların arkasından çıkıp yaşlı adama nazikçe gülümsemiş. Çok geçmeden adam alnındaki teri silip paltosunu çıkarmış.

Sonra , rüzgâra dönmüş nazik ve dostça davranışın, şiddet ve güç gösterisinden daha etkili olduğunu söylemiş"


Bilmem anlatabildim mi :) Ben rüzgarla hareket ederim genelde,eser yıkar geçerim.Elbette sakin sıcak güneş gibisi yoktur.Ne diyeyim güneşli güzel günlere kadeh kaldıralım.