24 Mart 2011 Perşembe

Gülendam

Ne güzel şarkıdır Gülendam.... Klasik olmuş Erdal şarkısıdır.
Ümit Sayın son albümü Söz Müzik Ümit Sayın'da Erdal Çelik'le bu güzel şarkıyı birlikte söylemiş.Enfes diyorum. Tarkan ve Leman Sam'la olan düetleri içinde 10 puan 10 puan diyorum... Aslında hepsi birbirinden güzel olmuş,haksızlık etmeyeyim hepsine 10 puan veriyorum.

Uçtu kuş dün kafesinden
Kesti nefesi ciğerinden
Düğümlenir gülendam
Asıldı aşkın ateşinden

Sel aldı gözünü gülendam
Bir kurşunluk canı masum
Yükü vuruldu gülendam
Canı uzanmış yanında

Hiç sende insaf yok mu
Can alır ellerin
Hiç sende vicdan yok mu
Sızlamaz yüreğin

Ne zaman süzülür hüzün başımdan
Ne zaman diner bu gözyaşım
Ne zaman silinir bela yazımdan
Ne zaman rahatlar bu gönlüm

Uçtu kuş dün kafesinden
Kesti nefesi ciğerinden
Düğümlenir gülendam
Asıldı aşkın ateşinden

Hiç sende insaf yok mu
Can alır ellerin
Hiç sende vicdan yok mu
Sızlamaz yüreğin

Ne zaman süzülür hüzün başımdan
Ne zaman diner bu gözyaşım
Ne zaman silinir bela yazımdan
Ne zaman rahatlar bu gönlüm

23 Mart 2011 Çarşamba

Firarperest,Elif Şafak

Elik Şafak, önyargıyla baktığım bir yazardı. Neden bilmiyorum ama snob bir havası var gibiydi benim için,çok satan kitaplara antipatim olduğundan dolayı da kitaplarına ve kendisine mesafeliydim hep. Meşhur kitabı Aşk'ı okuyunca biraz içim ısındı ona. Daha sonra Pinhan'ı okudum ve bu ilk romanıyla Mevlana Büyük Ödülünü kazanmış olduğunu öğrenince vay be demekten kendimi alamadım.

En son da Firarperest'i okudum. Arka kapağını ve içindekileri okuyunca işte bu dedim,şu an bana iyi gelecek bir kitap buldum. Hem de 14 tl'ye. Bir taşla iki kuş vurduğumu düşündüm. Fakat okumaya başlayınca anladım ki gazete yazılarından derlenmiş bir kitaptı. Okunabilir,bir çırpıda bitirebilirdi fakat aradığım kitap değildi. Evet içinde altını çizdiğim çok güzel yerler vardı,evet birkaç şey öğrendim bu kitaptan.

Vesselam kafanızı biraz dağıtacak,güzel bir köşeyazıları kitabı... Tavsiye ederim...

Not: İçinde ayracı olması ve ayrıca karton kapağı olması da çok hoş. Unutmadan M.K.Perker çizimleriyle zenginleştirilmiş kitap.

"Kelime cömerdi, duygu cimrisi bugünün insanı." (syf 11)

"Otuzbeş yaşına kadar ha bire didişiyorsun, ya ailenle ya akrabalarınla, ya arkadaşlarınla, ya sevdiğinle, ya bedeninle. Otuzbeş-kırk arası yavaş yavaş duruluyorsun. Ama esas kırkından sonra başlıyor kadınlık."

"Yalnızlık insanın kendisiyle yaptığı bir sohbettir. Aracısız. Katkısız. Oyunsuz. Yalansız. Saf ve som bir sohbet."

"Arkadaş bir esinti ise, ferah ve latif; dost kuvvetli bir rüzgar demek, bir deli-güzel yel, saçıp dağıtan, tutup silkeleyen. Arkadaş çiseleyen bir yağmur ise, dost bir fırtına demek. Parçaları yerinden söken, tozu dumana katan, insanı sarsıp kendine getiren."

"Erkek genelikle güneş gibidir. Ya batar ya çıkar. İktidar peşinde, ya kazanır ya tepetaklak yuvarlanır. Net, berrak, sade ve yalın. Kadın ise ayın halleri gibidir. Parlarken bile bir yanı karanlıkta kalır. En görünür olduğu zamanlarda bile bir parçası bulutların ardında... Kadın muammadır."


Kaynak resim

15 Mart 2011 Salı

Elimdeki kitap Firarperest,Elif Şafak'ın son kitabı. Kitaptan alıntıları daha sonra yazarım,kitapta geçen ve bugünkü yaşantımla kesişen bir kısım var. Kadının kadını çekememezliği... Bu çekememezlik edebiyat dünyasına da yansımış. Örneğin Halide Edip Adıvar,diğer kadın yazarları kabul etmemiş onları ötekileştirmiş.Elbette yabancı edebiyat dünyasında da aynı şeyler yaşanmş.

Benim edebiyatla uzaktan yakından ilişkim yoktur,ama kadınlarla derinden,birinci dereden ilişkilerim var elbette.

Karşımdakini inceliyorum bir süredir.Çekememezlik doğru tanım olmaz sanırım ama aramızda bir şeyler var orası kesin. İnsanın canını en çok yakan da yıllardır can ciğer kuzu sarması olan birini görmemezlikten gelmek,onu yalnız bırakmaya çalışmak. Anlaşılan dostluk uzun zamanda oluşup,kısa zamanda yıkılan paramparça olan bir şey. Ya da dostluk sanılanlar...

İnsan ne garip mahlukat.Onu gözünden bile sakınıp,dostum derken bir gün incir çekirdeğini bile doldurmazken olanlar onu kanlı bıçaklı görmek... Duygulara güven yok dostlar. İnsan bu beşerde şaşarda.Yanlışta yapar elbette,hatta sana yanlış gelen onun doğrusu bile olabilir. E o zaman oldu da bitti, hadi bakalım sen artık benim düşmanımsın denilebiliyorsa vay halimize. Neye inanıp kime güveneceğiz. Sürekli alttan alıp yapmacık gülüşler mi atacağız ?

Konuyla ilgili bir gözlemimde ; telaş. Sanırım insan ruh halini bazen telaşıyla belli ediyor.Oturmuş hayret ve sukunetle karşımdakini izliyorum. Yahu bu neyin telaşı diyorum. Koşturmaca,hızlı ve sürekli atılan kahkalar,sürekli her işe yetişme telaşı. Sanırım ben buradayım telaşı bu. Ha ha seni de yalnız bıraktım,keyfim yerinde,oh olsun telaşı. Ama dostlar ben bilirim ki aşırı davranışların altında hep başka şeyler yatar. Belki de bu hız,bu telaş aslında yapayalnız ve özentide olanın sen olduğunu gösteriyordur. Bekleyip görelim...

14 Mart 2011 Pazartesi

Karanlık İşler

Bu sene Dt'nin tüm oyunlarını göreceğim sanırım :) Yeni oyunumuz Karanlık İşler. Eğlenceli,keyifli bir oyundu.Daha fazla güldüğüm oyunlar olmuştu ama bu oyununda bazı sahneleri oldukça komikti. Özellikle Aydın Şentürk'ün oynadığı bir bölüm...

Tüm oyunculuklar her zamanki gibi muhteşemdi,tavsiye ederim...

Not: Cevahir 2 salonunda izleyecekseniz en arka sıradan almayın sakın,sahneyi görmek için öndeki koltuğa dayanmak zorunda kalıyorsunuz.

Karanlık İşler
Yazan: Robin Hawdon
Çeviren: Özcan Özer
Yöneten: Mutlu Güney
Dekor Tasarım: Suar Şeylan
Giysi Tasarım: Nalan Alaylı
Işık Tasarım: Önder Ay
Asistan: Mevra Ustaoğlu

Rol Dağılımı:
Levent Özdilek, Ali Murat Altunmeşe, Tolga Evren, Selçuk Kıpçak, Evren Kardeş, Aydın Şentürk, Özlem Ünaldı


Konu:
Mafya babasının sevgilisi olan dansçı kız Mandy, sabah uyandığında geceyi birlikte geçirdiği yeni tanıştığı Garry’yi hala koynunda bulunca paniğe kapılır. Çünkü mafya babası haftanın hâsılatlarını almak için eve gelmek üzeredir ve kızın bir başkasıyla ilişkisi olduğunu öğrenirse bu ikisi için de pek hayırlı olmayacaktır. Bu sırada eve gelen komşusu Tania, çalıştığı restaurantın hasılatının bir kısmını kumarda kaybettikten sonra kalanını getiren Terry ve üstüne gelen mafya babası Koca Mack ile koruması Dozer olayların içinden çıkılmayacak kadar karışmasına neden olur. Çılgın bir mafya komedisi. Kahkaha dolu bir akşam geçirmek isteyenler.

http://www.devtiyatro.gov.tr/web/oyunlar/oyun1033.html

10 Mart 2011 Perşembe

Hayat ne gideni getirir…
Ne de kaybetiğin zamanı geri çevirir…
Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın…
Ya da yaşayamadım diye ağlamayacaksın…

Tolstoy

Evet ne de güzel demiş Tolstoy... Hiçbir şeyi ertelemeden yaşamak lazım hayatta. Çünkü bir şeyler eksik kalabilir. Olduğu kadarıyla,ertelemeden yaşamak lazım. Paranız olur daha fazla kazanmam lazım deyip ertelersiniz yapacağınız şeyleri, bu sene de gitmesem olur ,bunu da sonra tadarım dersiniz. Hatta emekliliğe bile erteleyebilirsiniz. Emekli olursunuz ama bu seferde yaşlanmışsınızdır,gençlikteki enerji,coşku azalmıştır o heyecanla gezemezsiniz artık.Şekeriniz,kolestrolünüz vardır aynı tadı alarak yiyemezsiniz.

Herşey vaktinde güzeldir,ertelemeden içimizden geldiği gibi yaşayalım.