2 Mart 2014 Pazar

Hayvanları seviyorum ama uzaktan :)


Hatırladığım ilk korkum eve giderken apartman merdivenlerinde karşı karşıya geldiğim siyah kedi, bu kedi üstüme atladı mı atlamadı mı hatırlamıyorum. Atlasa aklımdan çıkmazdı diye düşünüyorum. Diğeri de okuldan çıkarken arkamdan koşan bir köpek, köpeğin benimle ilgisi olduğunu pek sanmıyorum ama ben üstüme alınıp koşmaya başlamıştım. Ben koşuyorum köpek koşuyor, ben koşuyorum köpek koşuyor. Aman Allah'ım ne kadar korkmuştum. Sonra hemen ilk sokağa dönüp köpekle bağımı koparmıştım. Sanırım pek bir bağımız yoktu da.  Babam küçükken böceklerle oynadığımı falan söyler. Şu an çok ütopik geliyor bu bana. Küçük bir haman böceğinin beni koltuk üstüne zıplattığını bilirim. Sonrasında vücudumda böcekler dolaşıyormuş hissi....

Aslında tüm bunların kaynağı annem. Beni hep böceklerle korkuttu, bizde öcü böcekti falan demeyeceğim. İşin aslı bizim bir komşumuz vardı, Zübeyde abla. Yan dairede oturan evli,çocuklu bir kadındı. Bu Zübeyde abla böceklerden çok korkardı, ufacık bir böcek görse hemen bizim kapıyı çalar, umacı görmüş gibi korkarak anneme böcek var,öldür derdi. Annemde tabii "gülme komşuna gelir başına" atasözümüzü dikkate almayıp,bu komşumuza çok güldüğü için  bende onun gibi oldum. Ama ben artık böcek öldürebiliyorum, hemde ne öldürme, terlikle vurduktan sonra böcek diye bir varlık kalmıyor geriye. En küçük hücresine bölmüş oluyorum zavallı hayvanı.

İnsan böcekten korkarda kuştan,kediden, köpekten korkmadan olur mu hiç. Olmaz tabii mantığa aykırı. Çok sevmeme rağmen maalesef korkuyorum. Bizim evde ben evdeyken kafesten çıkamayan muhabbet kuşları var mesela. Son kuşumuz çok tatlı, az biraz konuşabiliyorda. Öyle tatlı ki içime sokasım geliyor bazen. Ama kafesten o bana, ben ona bakabiliyorum ancak. Bir defasında odadan çıkıp beni bulup kafama konmuştu. Bastım çığlığı tabi, o küçük ayakları bana pençe gibi geldi çok korkmuştum. Artık nasıl bağırdıysam kuş 1 hafta kendine gelemedi, hiç ötmedi. Neyse ki sonra düzeldi.

En son olayda geçen gün oldu. Merdivende ayakkabımı bağlıyordum, bir gölge hissettim kafamı kaldırdım bir de ne göreyim kedii bir kedi. Tam da kafamın ucunda ve yine çığlık. Hiç bu kadar yakın olmamıştım bir kediyle. Kediyi apartmandan çıkarmaya çalıştılar ama yok çıkmıyor. neyse ki yukarı çıktıda bende koşa koşa aşağı indim. Ama bu sefer bende korku oluştu, eve her geliş gidişte acaba orda mıdır diye tırsmaya başladım.Dışarda olsa kolayda, kapalı apartmada karşılaşmak çok kötü. O kadar korkuyorum ki kaç gecedir rüyamda hayvanlarla uğraşıyorum. Bu gecede fareler başıma dert oldu, kendi çığlığıma uyandım.

Oysa ki çok isterdim onlara dokunmayı. Geçen gün çin aslanı gördüm, ne tatlı hayvandır o, koşup sarılasım geldi ama yapamadım tabii. Bu böyle gitmez alışmam lazım diyorum ama bakalım ne zamana.

Son sözüm hayvan severlere; sevgili hayvanseverler hayvanlardan korkanları anlamaya çalışın lütfen, evet bizde biliyoruz o küçücük kedi bir şey yapmaz, o sevimli köpek ısırmaz. Ama korku bu işte bazen pek bir mantığı olmuyor. Bizi de sevin sevgili hayvanseverler lütfen bizi de sevin, koruyun kollayın.

Hiç yorum yok: