27 Mayıs 2011 Cuma

Ciddi meseleler

Her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu çok sevecek bi kadın ister.İyi güzelde adama sormazlar mı, bunları hak edecek ne yaptın????

Evet, sizce de adama sormazlar mı, bunları hak edecek ne yaptın diye ? Toplumumuzun genel bakış açısı dünyanın erkekler etrafında döndüğü,kadının onu mutlu etmek,rahat ettirmek için saçını süpürge etmesi yolunda. Feminist düşünceler içinde kadın erkekle eşittir,asıl kadın rahat etmelidir falan demeyeceğim. Kadın ve erkek farklı yaratılmıştır,farklı özellikleri vardır. Bu farklarla bir bütün olmaya çalışır,mutlu olmaya çalışırlar benim bakış açım bu şekildedir. İki cinsin birbirine eşit olduğu gibi üstün olduğu durumlarda vardır.

Giriş açıklamamızdan sonra gelelim mevzuya. Benim oldukça hassas olduğum bir konudur boşanma. Bu gibi durumların yaşanmadan bilinmeyeğini düşünürüm. Ve her zaman söylerim şoför koltuğunda oturmakla yolcu koltuğunda oturmak çok farklı şeylerdir.Hariçten gazel okumak her zaman kolaydır.

Dün bir dost sohbetinde bir arkadaşımızın boşanmak üzere olduğu söylendi. Ve her zamanki gibi acaba kadının ne sorunu var diye kuşkulu bakışlar etrafta dolaştı. Acaba kocasını mutlu edemiyor muydu!!!!, buradaki mutluluğun büyük çoğunluğu yatak odası sınırlarıdır. Fazla mı savunuyordu  kendisini,yoksa ihmal edip kocasını aç mı bırakıyordu? Her zamanki gibi kimse  kocanın hatalarından bahsetmiyor,onu sorgulamıyordu. Haşa koca her zaman haklıdır,erkektir yapar,erkektir bağırır çağırır,erkektir ister,erkektir alttan alınmalıdır her zaman pohpohlanmalıdır. Bunları düşününlerin de genelde kadınlar olması durumu daha vahim kılıyor. Çoğunluğu da bekar olunca da insan başınıza gelince anlarsınız demekten kendini alamıyor.

Kadın güzel olmalıdır,kendine bakmalıdır,zayıf olmalı,iyi yemek yapmalı,temiz olmalı,uysal olmalı, alttan almalı,insan ilişkileri iyi olmalı,misafirperver olmalı...... uzar gider bu liste. He tabi bu arada kadın çalışmalıdır,elindeki parayı kocasına vermelidir,fazla para harcamamalıdır,kırk yılda bir gezmeye gitmeli,balayı tatiliyle yetinmelidir. Bunların dışına çıkar,birine riayet etmezse de aldatılmayı hak etmiş demektir.

Elbette ki evliliklerde önce iyi niyet olmalıdır, sesimizin tonu düşük olmalı küçük harflerle konuşmalıyızdır. Elbette ilgi,sevgi,şefkat olmalıdır. Ama bunları kadın erkek için yaptığı gibi erkekte karısı için yapmalıdır. Artık kadınları suçlamaktan vazgeçelim lütfen,erkeklerinde hatası olabileceğini,kadınında erkek gibi etten kemikten bir canlı olduğunu unutmayalım. Hiçbir kadın güzel giden evliliğini bitirmek istemez,eğer bitiriyorsa ortada ciddi sorunlar var demektir. Ciddi sorunlarda yatak odalarında çözülmezler,geçici çözümler sadece çileyi uzatır...

Günümüzde evliliklerin çoğunluğu boşanmayla bitiyor. Aile bir toplumun temelidir. İnsanların evliliğe inancı gittikçe azalmakta,yakın zamanda aile yerine köpeğimizle yaşıyor olacağız galiba...


 

18 Mayıs 2011 Çarşamba

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Yaza giriş notları

Galiba bu sefer İstanbul'a yaz geldi. Artık kıştan yaza direkt geçişe alışmalıyız. Değişen ekolojik dengeyle beraber sonbahar ve ilkbahar anılarda kalmak üzere sanırım. Kabandan şorta hızlı geçişlere alışmalıyız.

Ne güzel mevsimdin sen sonbahar,en sevdiğim,doğduğum mevsimdin. Seni anılarımda saklayacağım,seni özleyeceğim. Dramatik bir vedayla baharları uğurlayıp ışık hızıyla yazın güzelliğine geçiyorum. Güzide bir atasözümüz vardır, hepimiz biliriz. "Geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları" hem komik,hem de oldukça gerçek bir atasözüdür.Isınan hava,açan güneş,börtü böcek rengarenk çiçekle birlikte insanın gönlüde şenlenir,aşık olası gelir bu havalarda. Bakalım kısmet,herkese hayırlı sevdalar dileyelim.

Malum yaz birazda diyet demek. Bende efenim 2-3 kilo versem fena olmaz deyip,birazda can sıkıntısından başladım diyete. Aslında o diyeti bu diyeti gibi şeylere şimdiye kadar hiiiç bulaşmadım, kilo aldıysam paşa paşa sporuma gider,boğazımı kısar kilomu veririm. Ama bu sefer bende katılayım bu furyaya dedim. Maksat eğlence işte. Başladım Dukan Diyetine,geçenlerde evlenen prenses ve annesi de bu diyeti yapıp başarıya ulaşmışlar. Tacım yok ama bari diyetimiz aynı olsun diye başladım.

Buradan  siteye girip gerekli bilgilerinizi ve olmak istediğiniz kiloyu yazdığınızda size bir program çıkarıyor. Bu diyet 4 devreden oluşuyor. Detayları birçok sitede bulabilirsiniz.

Ben sadece ilk aşamasını yaptım.,5 gün anca dayanabildim. Başta kolay gözüksede işin iç yüzü öyle değil. İlk evrede sadece protein yemek gerekiyor. Meyve bile yok,bana göre dayanması zordu. Benim ilk evrem 3 gündü, iyi kötü  protein kısmını tamamladım ama sonrasında tansiyonum düştü.Kendimi iyi hissetmeyince pes ettim. Ama 1 kilomu da vermiş oldum :) 

Malum yaz gelince tatil planları da hız kazandı. Geçen seneki Gap turundan sonra bu senede yemyeşil bir Karadeniz turu yapmak istiyorum,kısmet.İnşallah kaderde Karadeniz'in güzelliklerini görmek vardır.Ülkemizin her yeri o kadar güzel ki, her ilinde keşfedilecek binbir güzellik var. Umarım hepsini ayrı ayrı gezebilirim.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Photopeach

Photopeach,slaytlar yapıp blogunuza ekleyebileceğiniz güzel bir site. dortyaprakliyonca  sayesinde öğrendim ve hemen çektiğim fotoğraflardan  bir deneme yaptım. Kullanışlı,güzel bir site. Tavsiye olunur efenim.


9 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Fincan Kahve


Ara verdiğimiz müze,sergi ziyaretlerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Beşiktaş'a yolumuz düşmüşken Dolmabahçe Sanat Galerisi'nde Tüm Zamanların Hatırına Sarayda Bir Fincan Kahve Sergisini gezelim dedik. Giriş ücretsiz,bir çırpıda gezilebilecek güzel bir sergi. Kuru Kahveci Mehmet Efendi'den kahve ikramı da vardı. Diyette olduğum için sadece kokusuyla yetindim. Sizler içiniz mutlaka efendim.

Anlıyoruz ki Osmanlı zamanında kahve içmek ayrı bir seramoniymiş. Stil puşidesi,cezvesi,fincanı,fincan zarfıyla kahveye ne kadar önem verildiğini anlıyoruz. Fotoğraf çekmek yasaktı bu nedenle o güzel fincanları,puşideleri gösteremiyorum.
Puşide, kahve ikramı sırasında kullanılan örtü. Örtü dediğime bakmayın altın yada gümüş saçakları var,üstü de altın veya gümüşle işlenmiş tam bir sanat eseri. Fincan ve zarfları da aynı şekilde sanat eseriydiler. Telkariden yapılmış tepsi ve zarf bile vardı. 

Meraklısı için bilgiler;

Türk kahvesi pişirme yöntemiyle ve telvesiyle birlikte sunulan tek kahve çeşidi olmasıyla diğer milletlerin kahvelerinden ayırmış oluyor. Kahve sunumu ise tören havasında gerçekleşiyor. Kahve sunumunda sitil puşidesi adı verilen altın ve gümüş işlemeli kahve örtüleri, gümüş veya tombaktan yapılan sitil takımları ile elmas, yakut ve incilerle süslü fincan zarfları kullanılırmış. Kahve sunumunda önce misafirlere adet olduğu üzere tatlı ikramı olarak reçeller, koyu kıvamlı tatlılar veya çevirmeler sunulurmuş. Kahve ile beraber verilen misket üzümü, menekşe, gelincik, meyan kökü, demirhindi gibi çeşitli çiçek, baharat, kök ve meyvelerden yapılan şerbetler, çubuk veya nargile de kahve ikramını zenginleştiriyor.



Sergideki kahve fincanlarının büyük bir çoğunluğu Avrupa'daki seçkin porselen fabrikalarının (Sevres, Limoges gibi) Osmanlı pazarı için ürettikleri fincanlardan oluşuyor. 1890'lı yılların başından itibaren Yıldız Porselen fabrikasının kurulması ile yerli üretim fincanlar da Saray koleksiyonlarında yer almış. Sergide 85 takım esere yer verilmiş. Türk kahvesinin, yüzyıllar içinde, çok değişik formlardaki fincanlardan içildiğini görmek mümkün. Ama formların belirli bir standardı yok. Genel kural, kahve fincanlarının çok büyük olmaması. Ağız çapı 4 cm– 7 cm arasında, yüksekliği ise 4cm- 6 cm arasında olabiliyor, fincan tabakları ise genellikle 10-13 cm çapında. Serginin önemli eserlerinden biri de Sultan II. Abdülhamid'in kullandığı ve üzerinde kendi inisyalinin bulunduğu, Padişahın kendisinin yaptırdığı Yıldız Porselen fabrikası üretimi kahve fincanları.


SULTAN II. ABDÜLHAMİT KAHVE TİRYAKİSİYDİ

Kahveyi en çok seven padişahlar arasında olan Sultan II. Abdülhamid kahve tiryakiliği ve kendine özgü kahve içme tarzı ile tanınıyor. Kızı Ayşe Osmanoğlu anılarında babasının kahve içme tarzını şöyle anlatıyor "Kahve tepsisi, babamın annesi Tirimüjgan Kadın'ın yadigârı küçük altın bir tepsi olup üzerine gümüş bir cezve ve iki tane porselen beyaz fincan konurdu. Fincanlarda babamın markası vardı. Babam birinci fincanı içtikten sonra ikinciyi diğer fincanla içerdi."
 
Kaynak

3 Mayıs 2011 Salı

Model,Diğer Masallar





Model,2005 yılında Okan Işık (gitar), Aşkın Çolak (davul-perküsyon) ve Can Temiz (bas gitar) tarafından "A due Carmen" adıyla kurulan grup daha sonra 2007 yılında Fatma Turgut (vokal) ve Serkan Gürüzümcü (gitar)'nün katılımıyla son halini aldı. 2008 yılında ise adını MODEL olarak değiştirdi.  2011 Şubat ayının sonunda ise Demir Demirkan prodüktörlüğündeki ikinci stüdyo albümleri "Diğer Masallar" yayınlandı.



Gayet güzel,keyifli bir albüm olmuş.Bütün şarkılarını seviyorum,hepsi birbirinden güzel. Kimi eğlenceli,kimi umutsuz ama hepsi keyifle dinlenebilir. Birbirinden ayıramasam da en sevdiklerim Değmesin Ellerimiz,Benim Tatlı Kanserim,Sana ne, Makyaj


Dinleyin,keyiflenin,hüzünlenin...

Dinle