30 Temmuz 2009 Perşembe

Aşk / Elif Şafak

"Mazi bir girdaptır,farkettirmeden içine çeker.Halbuki sana lazım olan bir tek şu andır"

"Zaten hayatta hiçbir konuda sabit fikirli ve katı olmanın gereği yoktu;zira yaşamak demek habire değişmekti"

"Ya cehennemden korkar,ya cennetten ödül beklerler.Oysa aslolan Allah aşkıdır.Onu unuturlar"

"Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak ,yeterince sevmemişiz demektir.Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir."

"Hayatımız bir devr-i daim.İster devasa boyutlarda olsun,ister bir dirhemcik ağırlığında ,yaşadığımız her zorluğun,çektiğimiz her çilenin büyük resimde bir yeri ve işlevi var."

"Nereden bilebilirdim o an kadın kısmının ezelden beri yaptığı en büyük hatayı yaptığı mı?Aşık oldukları adamı sevgileri aracılığıyla değiştirebileceklerini zannetmek biz kadınlara özgü kadim bir gafletmiş meğer."

Şems ve Mevlana ilişkisi romanlaştırılarak bu kadar içten bu kadar etkileyici anlatılabilinirdi sanırım.Mevlana'yı az çok herkes bilir peki ya Şems.Tebrizli Şems'in etkileyici hikayesi.Hele ki Aşık Kimya'nın hazin öyküsü.Bu kitapta insana dair,yaşama ve aşka dair çok şey var.İlk okuduğum Elif Şafak romanı oldu.Kesinlikle son olmayacak.
İnsanın Şems olası geliyor.Heybetli bir görüntü,dahi bir zeka,müthiş bir hazırcevaplılık,asilik ama asla yaradana karşı değil.

Mutlaka okuyun.

28 Temmuz 2009 Salı

Rüzgar...


Camı sonuna kadar açtım,içeriye güneş giriyor,ekranıma yansıyor güneş ışığı, gözüm görmüyor ama hiç önemli değil.Masamdaki evraklar rüzgardan oraya buraya uçuşuyor,peşlerinden koşuyorum ama inan hiç önemli değil.Ben rüzgarı tenimde,içimde hissediyorum.Her esiş beni kendime getiriyor.

Belkide sonbaharın en sevdiğim mevsim olması rüzgardandır,belki de bir sonbahar akşamı doğmamdandır.

Belki de bu kadar çabuk gitmen seninde rüzgarı sevmendendir.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Acı

Acı çektiğini görmekten zevk alıyorum.Hala beni sevdiğini bilmek ama sana yüz çevirmek büyük bir haz veriyor bana.Karşımda kıvranman,sevgi dilenmen iştahımı kabartıyor.Daha fazla acı çekmeni istiyorum.Geceleri ismimi haykırarak uyanmanı istiyorum,uykunun en can alıcı noktasında.Kara sevda çekmeni istiyorum.Berduş olmanı istiyorum,bana benzeyen her kadını ben sanmanı istiyorum,onların arkasından koşmanı dokununca sana baktıklarında ben olmadığını anlamanı istiyorum.Daha fazla acı çekmeni istiyorum.Belki o zaman acım hafifler,hayal kırıklarımın ucu alınır belki de.Belki hayata tutunmam,toparlanmam daha kolay olur.Hayallerimi sudan sebeplerle yıktığın için,küçük dünyamı zindana çevirdiğin için,zayıflığın için,rayından çıkarıp uçuruma süreklediğin için daha fazla acı çekmelisin.Kuru acı,saf acı,hatta ağlayamadığın bir acı olmalı bu.Orgazm için çırpınan,rahatlamaya çalışan ama başaramayan biri gibi,acıdan kıvranmalı ama ağlayamamalısın,içinde kalmalı gözyaşları.

Moda Takipçisi

Bu sıcak temmuz gününde hangi zekaya sahip bir kadın ip askılı tiril tiril bir elbisenin altına bot giyer.Sütyeni bile fazla görmüşken,bot giymek ne dahice bir fikir.Moda takipçileri sınır tanımıyor.Şimdi çarşaflı,türbanlı kadınlara belki bı sıcaktada bunlar giyilirmi hiç diye bakıyorlar ama moda bu hiç belli olmaz belki seneye belki daha da yakın zamanda moda oluverir siyah çarşaflar.
Moda insana yakışandır diye demiş akıllı insancıklar.Benim takipçiliğimde bu laftan ibarettir.Bu güzel havalarda kışın kapalı ayakkabılarla yeterince eziyet çeken ayaklarımızı özgürce güneşe salmak varken neden bot giyelim ki.Tabii kime ne diyorum ki ben,plaja giderken takıp takıştırıp,makyaj yapan bir kadın pek tabiiki de yaz sıcağında bot da giyer,kürk de giyer.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Masabaşı


İnsanız ve yetinmeyi bilmiyoruz.Ruhumuz sürekli değişiklik peşinde.Uzun zaman önce kitapevinde çalışırken sıkıldım artık insanlarla uğraşmaktan,masabaşı iş istiyorum demiştim.Ve nitekimde şu an masabaşında çalışıyorum.Aslında masabaşında demirbaş oldum,buraya çakıldım,mıhlandım,sabitlendim,japonla yapıştırıldım demek daha doğru olur.,7 senedir aynı masada aynı manzarasızlıkla çalışıyorum.Arada tuvalete gitmek ve yemek için kalkıyorum masadan o kadar.Günde 10 saat aynı masa,aynı ekran,aynı manzarasızlık,aynı insanlar,aynı sorunlar,aynı tepkiler,aynı tartışmalar.Ve masabaşında çalışmak istemiyorum artık.Ama dışarı çıkabileceğim bir işte çalışssam bu sıcakta o da çekilmezki,en azından içeride klima var.Kışın soğuk olur,nazenin bedenim üşür,hasta olurum,içerde klima var.

İşten çıkıp evde otursam diyorum bu seferde evde canım sıkılır,temizlik,yemek,ev işleri,kadın programları onlarda sıkar biryerden sonra.


Sonuç olarak ; masamı seviyorum :) Keşke biraz da manzarası olsa :(

21 Temmuz 2009 Salı

Herneyse

Ve ben artık seninle yapamıyorum
Bir tanem elimde değiL
İstesem de yapamıyorum
Ve seni aramak gelmiyor içimden
Sarılsan da yalvarsan da yapamıyorum
inanamiyorum bu hale nasıl düştük bilemiyorum
Sen de mi bende mi
Her neyse, her kimdeyse neyse Bilemiyorum
Ve ben artık seninle yapamıyorum
Bir tanem bırak beni
istesem de istesem de yapamıyorum
Ve seni aramak gelmiyor içimden
Aşk sözlerin batıyor Eskisi gibi değil
Sarılsan da yalvarsan da yapamıyorum
inanamiyorum bu hale nasıl düştük bilemiyorum
Sende mi bende mi Her neyse, her kimdeyse neyse
Bilemiyorum
Her neyse


Zor bir itiraf,insan kendine bile itiraf edemezken ona bunları söyleyebilmek ne kadar ağır.Sevmeye çabalayan,sevmek için çırpınan bir yüreğin gerçeği kabullenişi.
Bazen kanmak,kandırılmak daha kolay geliyor.Böyle bir şarkı kulağına çalınır ve herşey darmadağın olur.Adeta kalbin dile gelmiş sana gerçekleri haykırmaktadır.Artık iki seçeneğin vardır,kulağına çalınan sesi duymamazlıktan gelmek ya da kalbinin itirafını aklınla onaylayıp diline söyletmek.

Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?

Birkaç gündür tesadüf olsa gerek bu şarkıyı duyuyorum hep.Tesadüf diye birşey yoktur derler ya bazıları belkide tesadüf değildir,yeniden başla diyordur hayat bana.İlahi mesaj bu şarkıyla geliyor belkide.Bu şarkıda iyimserlik var,umut var aynı zamanda.Hüzün ve umut bir araya geçmiş.Sil baştan başlama cesareti veriyor insana,dibe batmışken silkinip çıkabilirsin,hayat devam ediyor,yeniden başla herşeye diyor.

Hayat bize oyun oynuyor olabilirmi?

Yazımı şemsin kuralıyla bitiriyorum "Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine,teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın.Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını...

Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi unutmak

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Dost sendromu


Sabah, yeni aldığım eteğimi giymeye karar verdim.Bir iki gömlek denemesinden sonra vaktim kalmadığı için elime geçen ütülü bir gömleği giydim ve apartopar evden çıktım.Servisten indim ve sabah yürüyüşüme başladım.Sabahları yaklaşık 20 dakika yürüyorum.Çok iyi geliyor,uykum açılıyor,dış dünyayla bağlantıya geçiyorum,yaşadığımı hissediyorum.Günde 10 saat dört duvar arasında çalışan,eve servisle gidip gelen birisi için yürüyüş yapmak hayata karışmak gibi oluyor.

Pazartesine hazır sayılırdım.İlk zamanlar pazartesi sendromunu tanımazdım,mutlu mesut çalışır,haftanın hiçbirgününü birbirinden ayırmazdım.Sonra içinde bulunduğum ruh halinden olmalı sendromu yakından tanıdım,iliklerimde hissettim.O zaman her sabah benim için pazartesi sabahıydı.Afyonum patlayana kadar yanıma yaklaşılmazdı.Sonra hayatıma giren bir insanın etkisiylede daha yumuşak olmaya başladım.O insanın tüm olumsuzluklarına rağmen sendromu başımdan defetmiştim.Belkide sayesinde o kadar sendromdaydım ki pazartesine fırsat kalmıyordu.Artık olumsuzluklarda sendromda yok hayatımda.Yine haftanın hiçbirgününü birbirinden ayırmıyorum.Cumartesini ayrı tutuyorum ama...


Geçen hafta arkadaşlarıma dost bildiklerime kırgınlığım iyice su üstüne çıkmıştı,bende sessiz feryadımı kişisel iletimle seslendirdim.Derdinizi gezdiğiniz insanlara anlatın yazdım.Bugün tepki yerini buldu ve dost bildiğimle konuşmaya başladık.Konuştukça daha doğrusu yazdıkça benden daha dertli olduğu çıktı ortaya.Keşke yazmasaydım bile dedim.Meğerse herkes birbirine kırgınmış,herkesin eteğindeki taşlar dağ olmuşta kimsenin haberi yok.Sonuç ne mi oldu,hiçbirşey tabiki.Anladım ki dostum yok,arkadaşlarım var vakit geçirdiğim.Haklarını yiyemem derdimi dinlerler ama o kadar.Gerçekten ihtiyacım varken yanımda göremedim hiçbirini.En güzeli kimseyi en iyi arkadaş,dost görmemek.Derdimi anlatmam,derdini dinlemem.Arada görüşür kakara kikiri yaparız o kadar.Kınamayın sakın beni,arkadaşı için iki eli kanda olsa koşan biriyim ama hak edene...

17 Temmuz 2009 Cuma

Nasip değilmiş


Uzun zaman oldu resimlere bakmayalı.Oysaki mouse ile bir tıklamama bakar herşey,bir anda tüm resimler açılır önümde.Ama yüreğim kaldırmaz ki bunu.Küçücük yüreğim sıkışır,daralır,gözyaşlarım bedenime ağır gelir akar gider gözbebeklerimden aşağıya.Bitmedi mi gözyaşların diyeceksin...Gönül ağrım,kalp sızım bittiğinde belki yaşlarda biter.Ama daha bitmedi.Ağlamıyorum bu aralar saklı tutuyorum gözyaşlarımı.Oysaki ne çok ihtiyacım var hıçkırmaya.Sulandı gözlerim yine ama içime akıtmaya çalışıyorum.Kaçak bir iki gözyaşı için açıklamam,hastayım grip oldum oluyor.Fonda Özcan Deniz çalıyor.Nasip değilmiş vuslat...

Bir tarafım yalnız da ayağa kalkarım dinliyor,diğer yanım nasip değilmiş.


yok bir sitemim,hayatta herşey kısmet

soldu gençliğim ömrümü aşka ziyan ettim

ağla gönlüm nasip değilmiş vuslat

rahat uyu yar sana hakkımı helal ettim


bu da benden "sevinçlerimi ümitlerimle birlikte rafa kaldırdım"

Dedim ki çok yalnızım...


Dedim: Çok yalnızım.
Dedin: ... فَإِنِّي قَرِيبٌ Ben ki sana çok yakınım. Bakara-186
Dedim: Evet biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.
Dedin: وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَ دُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Araf-205
Dedim: Buda senin yardımını ister
Dedin: أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ ALLAH'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Nur-22
Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.
Dedin: وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ(Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir. Hud-90
Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?
Dedin:أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ ALLAH'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini.. ve ALLAH'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? Tevbe-104.
Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.
Dedin: اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (2) غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِِ ALLAH aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3.
Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!
Dedin: إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًاALLAH bütün günahları bağışlayandır. Zümer-53.
Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?
Dedin: وَ مَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُALLAH'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur. Ali İmran-135
Dedim: Ne kadar güzelsin ALLAH'ım! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.
Dedin: إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَ يُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ Şüphesiz ki ALLAH tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.
Birden 'İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var' dedim. Sen de أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ 'ALLAH kuluna yetmez mi?' (Zümer-36) dedin.
Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim? Dedin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا (41) وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا (42) هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا Ey inananlar! ALLAH'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. ALLAH, müminlere karşı çok merhametlidir. Ahzap-41/43.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Orada bir köy


Orada bir köy var uzakta,o köy benim köyüm diyebilsem keşke.Birkaç eşyamı toplayıp,birkaç kitap,cd alıp o köydeki eve gidebilsem keşke.Deniz kıyısında olması,bahçeli olması,güzel olması hiç önemli değil.Sakin,sessiz ve içinde olduğumda benim olsun yeter.Orada kitap kahramanlarının dünyasına girsem,kulağımdaki müzikle dans etsem,eğlenceli filmler izleyip gülsem,dramlarda hıçkıra hıçkıra ağlasam.Deli gibi kendi kendime konuşsam,kendimle uzun ve güzel sohbetler edip kendime kahve ısmarlasam.Dinlesem ruhumu,iç sesimi.Arınsam içimdeki kötülüklerden.

Orada bir köy uzakta o köy benim köyüm değil....

9 Temmuz 2009 Perşembe

Azimkar karınca


akşam babam cep telefonuna kaydettiği bir karıncayı gösterdi.Çekirdek taşıyan karınca,bir karıncaya baktım bir çekirdeğe.Belki 10 kattan daha büyük karıncadan çekirdek,ama yılmadan taşıyor karınca onu.Babamın dediğine göre yorulunca bırakıp biraz dolaşıp tekrar gelip taşıyormuş.Aklıma geldi birden, düşünsenize bir karınca yükünün kat be kat üstü bir yiyeceği yuvasına götürmeye çalışıyor,belki kışa hazırlık yapıyor,belki çocuklarına yediricek ama o bu kadar uğraş verirken biz yolda yürürken o koca adımlarımızı hiç dikkat etmeden karıncanın üstünde sonlandırabiliriz.Ve karınca çektiği eziyetle kalır,oracıkta ölür gider ve çekirdeği sahipsiz kalır.Bundan sonra attığım her adıma dikkat edeceğim,karıncalar artık daha kıymetli benim için.Bu kadar azimkar bir canlıya yaşama şansı vermeliyiz.Bu kararımı masamda gezinen karıncalarla yaşama şansı vererek başlatmış bulunuyorum.Çok sevgili,pek değerli çalışma arkadaşım en sevdiğim renk olan mor bir çiçek bırakmış masama,içindede bir sürü karınca :) birkaçını öldürmeden masamdan uzaklaştırdım,birkaçı hala masamda çekirdek tanesi arıyor.

2 Temmuz 2009 Perşembe

Safran Sarı



Kitapçıları dolaşmayı çok seviyorum,kitap okumayı da çok severim.Romanlar pek ilgimi çekmez genelde felsefeyi,psikolojiyi romanlaştırarak anlatan kitapları severim.Bazen internetten araştırma yaparım,kim hangi kitapları okumuş neleri beğenmiş.Yine yaptığım bir araştırmayla kitap arayışına çıktım ama aradığım kitabı bulamadım maalesef.Başka bir kitap arayışına girdim,bir kitabın ilgimi çekip çekmeyeceğini arkasını okuyarak anlamaya çalışırım.Aslında birşey anlaşılmaz ama yinede okurum.Kitap fiyatları çok pahalı, 20 tl nin altında kitap yok neredeyse,sonrada korsan kitap almayın diyorlar.Üzgünüm pahalı olan kitapların korsanı varsa alıyorum,ama uygun fiyatlarda ise orijnalini alıyorum.Farkettim ki 10 tl olan küçük boylu kitaplar vardı,ufak tefek biri olduğum için genelde eşyalarımda tipime göredir.İşyerindeki hesap makinem bile küçücüktür,ama çok seviyorum onu.Bu kçük kitaplarıda çok beğendim,mutlaka birini almalıydım.Çantada taşınmaları da çok kolay olurdu.İnci aral ın safran sarı kitabını almaya karar verdim.Daha önce bu yazarın kitabını hiç okumamıştım.Kitap başlarda çok sıktı beni,çok detaya yer verilmişti ve detaylar genelde beni boğar.Bazı sayfaları atlasamda kitabı sonunda bitirdim.Okumasamda hayatımda birşey değişmezdi,okuyuncada değişmedi,sadece vaktimi değerlendirmiş oldum.Anladım ki romanlar bana göre değil.
Şimdi elif şafak ın aşk romanını okumak istiyorum,elif şafak ta hiç okumamıştım.Ama bu kitap oldukça farklı,şems var içinde şemsin 40 öğretisi.Okuyunca detaylarını yazacağım...

Tutunuyorum


Mutluluk bir varış değil,yolculuktur.Bu sözü çok seviyorum,kısa ama anlamı çok kuvvetli bir cümle.Hayatımızda mutlu anlar vardır kıymetini bildiğimiz veya bilmediğimiz.
İnsanın karnı her daim tok olmadığı gibi ruhu her daim mutlu olamazda.Varlığın kıymeti yoklukla anlaşılır bazen.Ama kendi adıma ne kadar mutsuz olsamda herzaman güneşli güzel günlere inandım.Gerçi güneşli günler inancım zamanla güneşli anlara dönüştü ama yinede güneşi görebilme inancımı,umudumu hep içimde saklı tuttum.Hiçbirzaman tam melankolik,depresyonun dibine batmış olmadım.
Şarkılarım vardı benim,dinlerken dans edip hayal kurduğum,iç konuşmalarım vardı hayatı istediğim gibi yaşadığım.Bunlar beni ayakta tuttu hep,hayata bir tarafından tutunmaya çalıştım hep.Ne kadar diptede olsam arkadaşımın hadi dışarı çıkalım daveti içimde kıpırtılar oluşturdu.Hadi gidelim dedim,kötüyüm gelemem demedim.
Dememeli insan zaten,insanı kuyusundan çıkaracak tek kişi yine kendisidir.Sen istemezsen kuyuya uzatılan eli görüp,ona tutunup çıkamazsın.

Hayatımın hiç düşünmediğim bir noktasındayım,bir bitişin içindeyim,bitişin zamanını bekliyorum.Bir yandan kendimi iyi etmeye çalışırken bir yandan da sona hazırlamaya çalışıyorum kendimi.Bir yandan bittiğine inanmaya çalışırken bir yandan da bilmeyenler için bitmemiş gibi davranıp rol kesiyorum.Ama yinede ayaktayım,yaşıyorum ve hayatı seviyorum.
Ağlanması gereken yerde ağlarım ama gülünecek yeri de kaçırmam.Hayat istesek de istemesek de akıp gidiyor,kendimi bu akışta daha da kötü hissetmemek için tutunmaya çalışıyorum.