26 Eylül 2011 Pazartesi

Beni hayatının dışında tutmaya çalışan,yalnızlaştırmaya çalışan birinin bu kadar hayatımın içine girmesi arkadaşlarımın çoğunun ağzından onun adımı duymam tüylerimi diken diken ediyor. Hiç ummadığım insanların dudaklarında o ismi duyduğumda kafamı duvarlara vurasım geliyor... Bu gereksiz sanal samimiyetler midemi bulandırıyor, bir kere bile gerçek sohbeti olmayan insanların birbileriyle bu kadar canım,cicim,birtanemli konuşmalarına aklım ermiyor bir türlü. Yahu bende mi sorun var, ben sizi doğru düzgün tanıştırmadım bile nereden geliyor bu vıcık vıcık samimiyet. Şu hükümet bir güzellik yapıp facebook erişimini kapatsa en çok ben sevineceğim.

Off sevgili günlük içimi döktüm biraz olsun rahatladım.

Yalnız olmadığımı bilmekte güzel Bakınız

25 Eylül 2011 Pazar

Eski dostlar başkadır...

Bir haftalık kısa tatilimi arkadaşlarımla özlem gidererek geçirdim. Düzce'de güzel şirin bir evde 2 güzel ve oldukça yaramaz çocukla ve dostum olan güzel bir anneyle birkaç gün geçirdim. Kadının anne olunca ne kadar değiştiğini,çocuğunu nasıl da içine çeke çeke sevişini gördüm. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, abladan abiye ilden ile konar göçer yaşayan küçük bir kızın kaderinin kocasının işinden dolayı hala konar göçer olduğunu görmek biraz üzse de en azından kendi ailesiyle olduğunu bilmek içimi biraz rahat ettirdi. Belki de kaderler nasıl başladıysa öyle gidiyordur. Ben zaten insanın hayatını birden bire değiştiren mucizelerin sadece mutlu filmlerde olduğunu düşünürüm.Burda fon olarak Sezen Aksu şarkısı iyi gider hazır damara bağlamışken :) Kaderrrr kahpe kader ağlarını ördün mü, yardan yok bir haber yar öldün mü kaldın mı...

Canım dostumla vedalaşıp çantamı sırtıma yüklenip manzaranın muhteşem olduğu Akçakoca'ya yol aldım. Karadeniz'in hırçın dalgaları yoktu vardığımda .Yağmur yağmış güneş açmaya başlamıştı. Deniz fırtına sonrası sakinliğindeydi,sonbaharın hüznü gelmişti sanki. Eylül en sevdiğim ay her yerde ayrı güzeldi işte. Sonbaharın o sakin bazen hüzünlü havası başlamıştı işte. Ekimin gelmesiyle yapraklar dökülecek,çiçekler boynunu bükecek,yağmurlar iyice yağacak, hava daha erken kararacaktı.... Ve biz bir daha ki yazı bekleyecektik içimizde yeni hayaller eskimeyen umutlarla...

Akçakoca'da ki ev sahibimle keyifli sohbetler yaptık elbette,güzel insanlar tanıdım. Yeni gezi planları yaptık. Belki de Ekim'de İzmir'de olacağız. Bakalım orada bizi neler bekleyecek. Sohbet kahvesiz olmazdı elbette denize karşı güzel bir kahve yanında da lokum elbette. Küçük şeylerden mutlu olmanın öneminden bahsettik,yaşadığın andan keyif almaktan. Hayatın sırrı,değiştiremeyeceğin şeyleri kabul edip küçük şeylerden mutlu olmaktı bizce. Tabii ki bitmez tükenmez konu kadın erkek ilişkilerinden de epeyce bahsettik. Elbette ki çözüm bulamadık :)

Güzel,keyifli bir hafta geçirdikten sonra bana bunları yapmam için gereken parayı veren işyerine dönme zamanı geldi çattı. Ne yapalım neydi hayatın altın kuralı değiştiremeyeceğin şeyleri kabul edip,küçük şeylerle mutlu olmak :)






18 Eylül 2011 Pazar

Bir günlüğüne erkek olsam ne yapardım ?

İlk defa mimlendim, vladimir'e teşekkür ediyorum ve çok zor bir mim olduğunu belirtmeden geçmek istemiyorum :)  Bir günlüğüne erkek olsam ne yapardım ?
Dünya'nın erkekler için yaratıldığını düşünen biri olarak bir daha doğsam erkek olmak isterdim. Lükus hayat dedikleri erkekler için olsa gerek diyerek feminist damarımı ufaktan açık ederekten neler yapacağımı düşünmeye başlıyorum. İşin tezatı bu kadar erkek olmaya hevesliyken  aklıma erkek olunca  neler yapmak isteyeceğim pek gelmiyor.

Düşündüm düşündüm ve tatilde bir erkek olmnaya karar verdim.

Bir günlüğüne erkek tatilde...

3 tişört, 2 şort ,1 terlik ve 1 ayakkabıdan oluşan valizimi yarım saat içinde hazır ederek yola koyuluyorum. (Belirtmeden geçemeyeceğim bir kadın için bu iş 2-3 gün sürebilir) Otelime vardıktan sonra plaja iner göğsümü gere gere  denize girerim.Şuram buram göründü derdi olmadan balık gibi yüzerim sularda,sonra çıkar selülit,kıl tüy derdim olmadan yürüye yürüye atarım kendimi kumlara. Saçımı taramama da gerek yok tabii aman çilim çıkmadan hemen kremimi süreyim diye düşünmeme de gerek yok

Biraz güneşlenip uyuduktan sonra sıra etrafa göz atmaya geldi. Etraftaki güzelleri de süzüp göz zevkimi de tatmin ettikten sonra e biraz karnım acıktı tabii. Hop dedim bir çırpıda kalktım, üstüme bir şey almaya gerek olmadan doğru yemeğe. Erkek metabolizması daha hızlı çalıştığı için biraz fazla kaçırmamda sorun yok tabii. Odama gidip minik bavulumu açıp güzel bir tişört seçip şortumun üstüne giyip terliklerimle güzel bir kombin oluşturarak gecenin nabzını yoklamaya gidiyorum. Şimdi kadın olsaydım tek başıma gitmek zor olurdu tabii neyse ki erkeğim. Tek de olsam asla sorun olmaz,biraz eğlendikten sonra yine tek başıma sokaklarda dolaşa dolaşa otelime gidiyorum. Ve erkekliğin son anlarınında keyfini böyle çıkararak uykuya dalıyorum.

8 Eylül 2011 Perşembe

Türk Kahvesi

Türk kahvesine bayılıyorummm hele o kokusu yok mu şöyle derinden bir nefes alası geliyor insanın. İşyerinde sadece kaymak tabakaya kahve yapıldığı için bu güzel tattan mahrumdum. Ta ki bugüne kadar,meğerse hazır türk kahvesi çıkmış. Allah bilir çıkalı ne çok zaman olmuştur. Olsun bugün öğrendim ya artık hergün ayılmak için bir tane içerim. Bugünlük kağıt bardakla idare ettim ama hemen kendime güzel bir fincan alacağım zira türk kahvesinin keyfi güzel bir fincan ve çikolatayla çıkar. Sıkıcı işyerimde kendime güzel bir avunma buldum yaşasınnnn.

Shazili

Shazili markamız adını Şeyh Şazili’den esinlenerek aldı. Şeyh Şazili 14. yüzyıl sonlarında Yemen’de yaşamış bir Sufi Şeyhi’dir. Kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Anadolu’da kahve falı için kahve fincanı kapatılırken Şeyh Şazili ruhuna fatiha okunurmuş

1 Eylül 2011 Perşembe

30 gün akşam ezanını can kulağıyla bekle sonra hemen bayramın ilk günü ezanın varlıığını bile unut. İnsan böyle de acayip bir varlık işte,hasretle beklediğini bir günde unutabiliyor da.

Bayramın son günü hariç hep evdeydim,bugün ve yarın da  işte olacağım. Evde de bayram geçmiyormuş,tv'de hiç bir şey olmuyor,insan dizilere hasret kalıyor. Meğerse diziler ne kadar önemliymiş küçük hayatımızda. Kanallarda anlaşmış gibi animasyon filmlerine sarmışlar,her kanalda aynı tür. Tamam severim ama her günde izlenmiyor ki insan iki insan ne bileyim romantik birşeyler görmek istiyor. Tnt'de p.s. i love you vardı sinemada izlemiştim,ne güzel filmdi ama tekrarını izleyecek kadar beğenmemişim demek ki bir daha izleyemedim. Öyle böyle ıkına sıkıla bitirdim tatili. Bugünde inler ve cinler hep beraber çalışıyor gibi yapıyoruz. Yollar bomboştu sabah, etraf ıssız, poğaçacı bile kapalıydı. Bir an eyvah aç kaldım dedim ama bizim gibi nöbetçi  frmalar gibi nöbetçi poğaçacı da vardı şükür ki. Akşam olsa da eve gitsek modundayım. Offf aklıma geldi bir de bunun yarını var, Allah'tan o bari  yarım gün.

Hııı bir de bayramda güzel bir haber aldım,başkasının üzüntüsüne sevinmek çok ayıp ama üzülen zamanında üzdüyse şahsımı en fazla çığlık atmadan sevinebilirim. Anladım ki sabretmek gerekirmiş,ilahi adalete tam güvenmek gerekirmiş.