30 Kasım 2010 Salı

Yaban koyununun izinde

Sevgili arkadaşım H'nin aldığı 3 Haruki Mrakami kitabının 3.süne başladım,Zemberek Kuşunun Güncesi.Bu romanda İmkansızın Şarkısının tadını almayı umut ediyorum.

Yaban Koyununun İzinde kitabında aynı zevki bulamadım maalesef,ilk bölümlerinde oldukça sıkıcıydı hatta bazı sayfaları okumadan geçtim :) Orta kısımda,roman konusunu gösteriyor ve heyecanlı olmaya başlıyor.Fakat yine son bölümlerde temposu düşüyor,gizemini kafa karşıklığına bırakıyor.

Romanı bitirdim ama hiçbirşey anlamadım desem doğru olur.Sınırın Güneyinde Güneşin Batışında romanı da benim için okunabilir bir kitaptı.Bir çırpıda okudum.Bakalım 3.roman nasıl olacak?
Her pamuk şeker yediğimde aynanın karşısına geçip
Dilimin pespembe olmasını seyrediyorum büyük bi hazla..
Sonra sen geliyorsun aklıma.
Acaba senin dilin ne renk oluyordu ?
Benim ömrümü yedikten sonra..?

Küçük İskender

29 Kasım 2010 Pazartesi

                  

Her taraftan köşeye sıkışmış bir kadına iyi ne denebilir ki? Ne kadar anlamsız kalır,yaşama tutunmaya çalış cümlem.Kendi rahat dünyamdan onun sıkıntılı,çıkmaz dünyasına umutlu cümleler söylemek ne kadar faydasızdı.

Aile,iş,aşk,para... Her konuda dibe batmış,sıkıntıların ortasında kalakalmış bir kadın.Anti depresanların,psikolog,psikiyatrların artık fayda vermediği,ne tarafa baksa karanlık olan güzel bir kadın.

Gözleri Türkan Şoray iriliğinde,kalbi sıcak,sevecen,kıymet bilen güzel bir kadın.

Onu yıllar önce tanıdım,işten ayrıldım ondan ayrılmadım.Onu sevdim,kıymet verdim.Sırrını açtı bana,gözyaşlarını paylaştı.Çok şey yapmak istedim onun için ama yapamadım.Geçen yıllarda sıkıntıları daha da arttı,kullandığı ilaçların tesiri ise azaldı.Hayat öne geçti,onu yıktı geçti.Ama gözlerindeki parıltıyı görebiliyorum yine de.Bir ışık yansa,ilk adım atılsa hayat tarafından, o yaşama tutunacak, o güzel gözleri yine gülecek,şen kahkalar atacak yeniden.

Onun için dua etmekten başka şey gelmiyor elimden,dualarım seninle güzel kadın.İnşallah güneş senin için doğacak,hayat sana gülümseyip bir ışık yakacak.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Sanal arkadaşlar

Yanında ağlamadığım,sırırımı,derdimi paylaşmadığım insan arkadaşım olabilir mi? Sanal dostluklar,sanal kahkahalar,yüzeysel ilişkiler...

Facebookla ilgili biri "hesabımı kapadım 500 olan olan arkadaş sayım 50 ye indi.Gerçek dostlarım onlarmış"yazmış.E be kardeşim sen arkadaş sayına ne bakıyorsun ki,zaten facebookta neymiş ki.Arkadaşın olan o site kurulmadan önce de yanında olandır zaten.Oradaki arkadaş sayısı olsa olsa orda burda tanıdığın insan sayısı olabilir.Onlarla da arada bir sanal muhabbet eder,iki geyiğin belini kırarsın olur biter.

23 Kasım 2010 Salı

Prensesin uykusu

Redd sadece şarkısıyla varolsaymış herşey daha güzel olurmuş :) Filme gitmeden önce yorumları okurken bir yorumda "Redd'in klibi gibi olmuş" diyordu.Gerçektende öyle olmuş.Ama bu sebepten filmin hakkını yiyemem kul hakkına girer sonra.Film Redd'in dışında keyifli,güzel ve zaman zaman eğlenceli.
Mutlu sonla biten,iyilerin kazandığı bir film.İnsanın keyfini yerine getiriyor,iyinin de kazanabileceğine dair inancını arttırıyor.Filmde animasyonlar kullanılmış ve gerçekten renk katmış.Zaman zaman çizgi film izliyormuş gibi oluyor insan ve anlıyor ki yaşı kaç olursa olsun çizgi filmler tadından yenmez şeyler.

Biraz iyilik yap iyilik bul filminden esinlenilmiş dikkatli gözlerimden kaçmadı :) Bütün oyuncular gayet başarılıydı.Genco Erkal ve Alican Yücesoy'ın eğlenceli bölümleri var,hem hüzünlenip hem gülüyorsunuz.

Sonuç olarak eksik kalmayın bu güzel filmden,gidin ve çok şey beklemeden izleyin.İçinizdeki iyiye yatırım yapmak için izleyin.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Akçakoca ve bayram

Bayram tatilimi Düzce,Akçakoca'da geçirdim.Karadeniz'in şirin bir kasabası Akçakoca.Daha önce yazın gitmiştim ve Karadeniz'in en çılgın zamanına denk düşmüş olmalıyım ki deniz girme isteğim sadece teşebbüs olarak kalmıştı. Zira dalgalar o kadar sertti ki denizdeki taşları bacaklarımıza atmıştı.Yazın daha hareketli olmasına rağmen bayram dolayısıylada kalabalıktı.
Ve yazın tam aksine deniz dümdüzdü ve sonbaharım tüm güzelliği doğadaydı. Bol bol fotoğraf çektim tabii ki.Şansımıza hava da güzel olduğu için gezdik,dolaştık.Köy sıcaklığını da kasaba rahatlığını da yaşadım bu bayram.Gayet keyifli ve dinlenerek geçti tatilim.








11 Kasım 2010 Perşembe

Dağ gibi bir yiğide kıydı geçti
Sanki vakit...

Tam da bu şarkıyı dinlerken ölüm haberi almam bir tesadüf mü?

Hiç tanımadığım birinin ölümü ne kadar etkiler bir insanı.Biraz üzülür,arkasından dua okur ve rahmet dileriz.Sonra yola devam.

Bugün gencecik biri kendini yüksek bir binadan aşağı bırakıverdi.Omuzlarındaki yükün ağırlığıyla yere düştü.Ambulans geldi,hareket ediyordu eli kolu.Kırıkları vardır ama yaşar dedik,iyileşir dedik.

Ölmüş...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Böcek ve müdür egosu

Tamam anlıyorum orta ve büyük ölçekli firmalarda müdür olmak egoyu yüksekte tutar.Zaman zaman tepeden bakış yaptırır insana.Ama gözünüzü seveyim sayın yüksek egolar,evinizde böcek gören karınız -aaaaa diye bağırdığında yüksek egolu pufidik mabadınızı kaldırıp o böceği evin dışına ittirmez misiniz siz? Yoksa -aaa hanım benim yüksek egom böyle pis işlere müsaade etmez,hemen böcekle mücadele ekibini arayayım hatta ben zahmet etmeyim sen aramı dersiniz?

Müdürlük,mevki başka insanlık başkadır kardeşlerim.İşyerinde de olsanız,evde de olsanız,yolda da olsanız birinin yardıma ihtiyacı varsa yardım etmek insanlıktandır. Korkmayın zirvedeki egonuz yere yuvarlanmaz,belki insanlığınız da egonuz seviyesine çıkar.Bir deneyin korkmayın sakın...

2 Kasım 2010 Salı

                                                                
Dışarda hissediyorum kendimi.Boşlukta,yapayalnız...İçinde bulunduğum hiç bir ortamın içinde değilim aslında,sadece orada öylece duruyorum.Hem yalnız olmak istiyorum hem de yalnız hissetmemek.Konuşmak istiyorum ama konuşmaya çalışan ben olmayayım istiyorum,onlar gelsin konuşsun istiyorum.Ruh halime göre davete katılmak ya da en kibirli halimle şimdi konuşmak istemiyorum demek istiyorum.

Uzun zamandır bu denli kabuğuma çekilmemiştim.Ama kabukta yaşamıyorum, geziyorum dolaşıyorum bazen güldürüp bazen gülüyorum.Ama derinlerimde yapayalnızım.Depresyonun dibini görüyorum ki ben en fazla 4 gün depresif olabilirim.Sonrasında kendimden sıkılıp,hayat güzel eğlen coş moduna girerim.Ama bu sefer bu kadar kolay örtemedim üstümü.

Yüzüm her birine ayrı isim takmak istediğim sivilcelerle doldu,taştı.Ergenlik sivilcesi de acısı da geçip gidiyor.Peki yetişkin acı ve sivilceleri...

Aslında her şey onu bir gelinin yanında damatlıkla görmemle başladı.Hakkını yemeyeyim bu sefer damatlık daha çok yakışmış.Sanırım insan tecrübeli olunca daha iyi seçmeye başlıyor.Aynı performansı kendimde de bekliyorum.
Gördüm evet...Olmaz dediğim,bir heves dediğim oldu da bitti maşallah kıvamındaydı artık.Olmasaydı da benim payıma düşen hiçbir şey olmayacaktı zaten.Olduğunda da bir şey değişmedi hayatımda sadece artık isim takmak istediğim sivilcelerim vardı.

Biliyorum ben küllerinden doğan bir akrep burcuyum :) (ben değil zoyak söylüyor bunu) Ve yakındır silkinip kalkmam.