2 Kasım 2010 Salı

                                                                
Dışarda hissediyorum kendimi.Boşlukta,yapayalnız...İçinde bulunduğum hiç bir ortamın içinde değilim aslında,sadece orada öylece duruyorum.Hem yalnız olmak istiyorum hem de yalnız hissetmemek.Konuşmak istiyorum ama konuşmaya çalışan ben olmayayım istiyorum,onlar gelsin konuşsun istiyorum.Ruh halime göre davete katılmak ya da en kibirli halimle şimdi konuşmak istemiyorum demek istiyorum.

Uzun zamandır bu denli kabuğuma çekilmemiştim.Ama kabukta yaşamıyorum, geziyorum dolaşıyorum bazen güldürüp bazen gülüyorum.Ama derinlerimde yapayalnızım.Depresyonun dibini görüyorum ki ben en fazla 4 gün depresif olabilirim.Sonrasında kendimden sıkılıp,hayat güzel eğlen coş moduna girerim.Ama bu sefer bu kadar kolay örtemedim üstümü.

Yüzüm her birine ayrı isim takmak istediğim sivilcelerle doldu,taştı.Ergenlik sivilcesi de acısı da geçip gidiyor.Peki yetişkin acı ve sivilceleri...

Aslında her şey onu bir gelinin yanında damatlıkla görmemle başladı.Hakkını yemeyeyim bu sefer damatlık daha çok yakışmış.Sanırım insan tecrübeli olunca daha iyi seçmeye başlıyor.Aynı performansı kendimde de bekliyorum.
Gördüm evet...Olmaz dediğim,bir heves dediğim oldu da bitti maşallah kıvamındaydı artık.Olmasaydı da benim payıma düşen hiçbir şey olmayacaktı zaten.Olduğunda da bir şey değişmedi hayatımda sadece artık isim takmak istediğim sivilcelerim vardı.

Biliyorum ben küllerinden doğan bir akrep burcuyum :) (ben değil zoyak söylüyor bunu) Ve yakındır silkinip kalkmam.

Hiç yorum yok: