4 Haziran 2013 Salı

Viyana izlenimlerim

3 günlük kısa ama yoğun Viyana gezim tamamlandı. Sonucunda 1 hafta izin alıp kendimi yatağa atıp uyumak istiyorum. Ne çektin be ayaklarım diyorum. Sabahın sekizinde başlayıp geceye kadar devam eden oldukça yoğun bir gezi oldu. Viyana'da gezilecek yer çok vaktimiz ise azdı. Bize de erkenden yollara düşmek kaldı. . Sadece birkaç saray gezer ve şehri bırakırsanız kendinizi o zaman 3-4 gün ideal ki bencede bizim yaptığımız gibi her müzeyi, sergiyi gezeyim diye kendini parçalamaktansa birkaç yeri gezip, şehrin sokaklarında gezmek en iyisi.

Bence mutlaka gezilmesi gereken yerler; Schönburnn Sarayı, Hofburg Sarayı, Alt Belvedere Sarayı (Lower Belvedere). Biz bunların dışında Üst Belvedere Sarayı,(eğer Gustav Klimt'in Kiss tablosunu görmek istiyorsanız burayı da gezmelisiniz) Albertina, Sanat Tarihi Müzesi, Savaş Müzesi ve Stephan Katedralini  gezdik. Çok istememize rağmen opera binasını gezemedik. Şehrin her tarafı tarihi binalarla çevrili, sokaklarında gezmek bile çok keyifli.

Ulaşım çok kolay, her istasyonda ulaşım haritası var. Yanlış bir yere gitmeniz imkansız gibi, tabii kaybolmak serbest ve eğlenceli. Bizde biraz kaybolduk, çoğunlukla da yanlış yöne binip bir durak sonra inip karşıya geçip yeniden bindik. 3 günlük bilet aldık, bileti bir defa okutmanız yeterli, her binişte okutmanıza hiç gerek yok. Bilet kontrolü her zaman yapılmıyor ama umulmadık zamanlarda yapılınca biletiniz olmayınca yüksek cezalar oluyormuş. Bu nedenle bilet almak en iyisi. Bizdeki gibi durağa gelmeden düğmeye basmıyorlar, otobüs vb. her durakta duruyor, durunca kapısındaki butona basıyorsunuz açılıyor. Binerkende her kapıdan biniliyor ve yine açmak için butona basılıyor.
Çeşmelerden su içiliyor.Lezzetli bir su, Alplerden geliyor.
Yazın gitmemize rağmen yağmurlu ve soğuktu. Giderken mutlaka hava durumuna bakılmalı. Tüm Avrupa şehirleri gibi düzenli, taşıt yolu, bisiklet yolu ve yaya yolu var. Yaya geçidinde taşıtlar geçmeniz için yol veriyor, en güzelide buydu. Hiç korna duymadık, yasakmış. Yine gelişmiş Avrupa şehirleri gibi erkenden dükkanlar kapanıyor, pazarları kafeler ve müzeler hariç her yer kapalı. Akşam 5'te insanlar evlerine çekilmeye başlıyor, şehir ölmeye başlıyor. Avrupa ülke insanının can sıkıntısını içki ve esrar gideriyor sanırım. Burada da esrar belli ölçülerde serbestmiş, dilenciler açım diye dilensede esrar için dileniyormuş. Ama bir defa para istedikten sonra bizimkiler gibi yakanıza yapışmadan uzaklaşıyorlarmış. Metroda ve sokaklarda bir kaç tane uyuşturunun etkisiyle yerlere yatmış insanlar gördük. Genel olarak; düzenli, yaşaması kolay, güvenli gibi duran, tarih kokan bir şehir. Ama yaşamak ister miyim ? Hayır, Türkiye özellikle İstanbul tüm kargaşasına rağmen daha canlı, hayat dolu bir şehir.

Hiç yorum yok: