17 Kasım 2013 Pazar

Sabancı Müzesi, Anish Kapoor

Bir haftalık son iznimi kasımın bu güzel günlerine saklamakla iyi etmişim. Tatile gitmekle geçirdiğim diğer iki haftamdan sonra İstanbul'u gezip, aylaklık yaptığım bir hafta bana iyi geldi. İnsan tatilde yoruluyor zaten en güzeli birkaç günü aylaklığa ayırmak, insan ancak o zaman dinleniyor. Pera müzesi, İstanbul Modern ve en sonda Sabancı müzesini gezdim. Daha önceki yazımda da dediğim gibi çağdaş sanatı sanatın tıkandığı yer olara görüyorum. Sanattan anlayan birileri okuyorsa bu yazımı beni cahil ve sığ olarak tanımlayabilir ve doğrudurda. Sanatla iç içe büyümedim ve bir yere kadar anlayabiliyorum. Kendi düşünceme göre çağdaş sanata bakışım budur. Sophia Vari eserleri oldukça soyut gelmişti bu nedenle Anish Kapoor'da da aynı duyguyu yaşayacağımı düşünmüştüm. Aslında normal şartlarda para verip gideceğim bir sergi değildi ama Sabancı müzesinin facebook sayfasından davetiye kazandım :) Ve gidip gördüğüme çok memnun oldum, her yerde muazzam büyük eserler deniliyordu ama görünce yine de şaşırdım, gerçekten büyükler. Taşınması oldukça zor olmuştur muhakkak. Oldukça soyut heykeller tabii ama kullanılan malzemeler ilgi çekici. Parıl parıl parlayan ya da acaba boşluk var mı yok mu diye düşündüğünüz eserlerden etkilenmemek mümkün değil.




Bazı eserler duvara monteli gibiydi. Nasıl yapılmış, nasıl getirilmiş çok merak ettim. Bir ara araştıracağım. Örneğin bu eser duvarın içinde. Eğer öyleyse koca duvarı taşıyacak halleri yok dimi ?

Bu esere baktıkça içinde kayboluyorsunuz.


Ben ejderhaya benzettim biraz ama arkadaşım aynı fikirde değildi.


Diğerleri








Hiç yorum yok: