24 Ağustos 2010 Salı

Az önce arkadaşımdan, kadın dediğin ile başlayan bir mail geldi.Can Dündar'ın böyle bir yazısı vardı,kadının saçları güzel olmalıymış,mis gibi kokmalıymış gibi şeyler yazıyordu.Bu sefer ki ise Can Yücel'den gelmiş.Yine kadın dediğin diyor

Efenim ne kadınmışız  anlat anlat bitmiyoruz,erkeklerin istedikleri kadın tanımları, peşi sıra uzayıp gidiyor.Kadın dediğin bulaşık yıkasın ama eli deterjan kokmasın,ev tertemiz olsun ama çamaşır suyu kokmasın,güzel yemek yapsın ama üstüne dökmesin.Yatakta fırtınalar estirsin ama erkeğin ilki olsun.Söz dinlesin ama pısırık olmasın,çocuklarına iyi bir anne olsun ama abartmasın kocasına da şahane bir eş olsun.Hem de işe gidip çalışanı olursa daha şahane olur ama erkekten fazla kazanmasın,bir de erkekten sonra eve girmesin.Erkek geldiğinde yemeği hazır olsun,yemekten sonra da karısı hazır olsun ;)

Kadın olmak ne ağır işmiş arkadaş,bende erkekler için yapıyorum listemi.

Erkek dediğin,temiz olmalı.Temizden kastım jöleli saçlar,parfüm kokan vücutl değil.Temiz koksun,banyo yapsın 2 günde bir,dişlerini fırçalasın.Kirli sakalı olsun ama temiz olsun.Erkeğin göbeklisi,evin balkonlusu eskidenmiş,artık herkes balkonunu kapatıyor.Erkeğin fiti makbul bugünlerde.Vücut çalışmış gibi kaslı olmasın ama tüy sıklet de olmasın.Kolunu tuttun mu cıvımasın etleri,taş gibi dursun elinin altında.
Erkek dediğin,yalansız olsun,dürüst olsun.Karısına yardımcı olsun,eve gelip koltuğa devrilip yatmasın iki işin ucundan tutsun.Ön sevişmeden haberi olsun,kadından beklemesin her şeyi.
Erkek dediğin taşı sıktımı suyunu çıkarmalı,gerekirse limon satmalı yine de evine boş gelmemeli,şansını kendi yaratmalı.Mız mız huysuz narin olmamalı,alttan almalı,kadının nazını çekmeli.

Bu listede böyle uzar gider.Kadın erkek istekleri asla bitmez ama kadının işi daha zor gelin bunu kabul edelim.

22 Ağustos 2010 Pazar

Kalabalık bir arkadaş grubum var.Zaman zaman buluşuyoruz.Doğumgünlerini kaçırmıyoruz,nerdeyse her ay bir kişinin doğumgünü olunca ayda bir görüşüyoruz.Bir de ramazanda bir iki defa yemeğe gidiyoruz.Dün saydık 18 kişiyiz.Ve bunların 6 sı çift,yani 12 kişi çift geziyor.Geriye kalan 6 kişi çiftini bekliyor.İnsan bu kadar evli çiftin yanında kendini ezik büzük hissetmiyor değil.Hele ki bir zamanlar karşı taraftayken şimdi tam tersi safta olunca o eziklik çifte katmerli oluyor.Etrafına bir bakıyorsun el ele göz göze çiftler,canım cicim sözcükleri.Hemen anılarım geliyor aklıma daha bir sıkıntı basıyor içimi.Bunların hepsi yeni evli ,daha cicim aylarındalar.Düşünün karşı saftaki sıkıntıyı.Bazen o kadar sıkılıyorum ki hıçkırarak ağlamak istiyorum,hani biri yanlışlıkla ayağıma bassa onu bahane edip ağlayacağım.Gözyaşlarım kirpik diplerimde hazır kıta bekliyor.Bazen de off canınız cehenneme deyip gitmek istiyorum.Kalabalığın içinde yapayalnız hissetmek,en fenasıdır.Bazen başa çıkmak mümkün olmuyor,bastır bastır nereye kadar bilmiyorum.

15 Ağustos 2010 Pazar

Ketum

Karşında öyle boynu bükük,mahsun oturan,belli ki bir derdi olan arkadaşın sana bir şey anlatmıyorsa onun için ne yapabilirsin.Söyleyim kocaman bir hiçbirşey.Derdine derman olamasam bile anlatmakla için biraz rahatlamaz mı? Evet RAHATLAR. Ama nedense bazı insanlar hayatlarını anlatmakta bana göre oldukça anlamsız derecede ketumlar.Tamam herşeyi anlat demiyorum,insanın kendine sakladığı bir şeyleri olması gerektiğini öğrendim artık ama biraz dök içini,azıcık rahatla,ucundan kıyısından anlat be arkadaş.
Yoksa banane,özellikle ilgilenmiyorum bu durumla,merak edicek başka şeyler var benim için.Benimkisi sadece üstündeki yükten az da olsa kurtulmanı istemek.Ama bu türler hep böyledir,kafi sayıda bu türden arkadaşım var.Anlatmazlar arkadaş anlatmazlar.
İlk zamanlar çaresizce sıkıştırırdım onları,ne oldu neyin var neden üzgünsün der,anlatmıyorlar diye çok üzülürdüm.Artık umrumda değil pozisyonuna aldım kendimi.Anlatırsa dinler,yardımcı olmaya çalışırım.Anlatmazsa keyfi bilir der geçerim.
Dert paylaştıkça azalır,sevinç paylaştıkça çoğalır demişler arkadaş.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Canım sıkılınca hep saçmalarım.Saçmaladıkça canım daha da sıkılır.Mesela aklımda kalmış bir ara gönül sazımı titretmiş eskileri araştırırım nerden mi? tabii facebookdan.Ah bu facebook yaktı beni.
Bakarım adamlar evlenmiş,aman ne güzel der geçerim.Sıkılınca yine bakarım sadece profil resimleri gözüküyor,değişmiş mi diye ona bakarım :) Mail adresini bildiklerimin şifresini çözmeye çalışırım,okuyucu gülüp geçme sakın bulduklarım olmuştur.Zira erkekler şifre konusunda biraz zayıflar ee bende biraz zekiyimdir,parçaları güzel birleştiririm.İyi bir çalışma sonunda şifre ellerimdedir.Hatta abartıp adamların haberi yokken gizli sorularını bile değiştirmişliğim vardır.O şifre değiştirir,ben gizli soruyu bilip şifreyi yine değiştiririm.Ama bunların hepsi can sıkıntısından.
İşim gücüm varken o değersizlerin hiçbiri aklımın ucundan geçmez.Boşta kalınca sapıtıyorum elimde değil.Hatta bir defasında zavallının (işin iç yüzünü anlatsam canavar olduğu çıkar ortaya) şifresini kaptım,sürekli maillerini kontrol ediyorum :) Sonra baktım böyle olmayacak,takıntı oldu bende çünkü.Adamda biliyor bildiğimi,umrunda değil.Bende ya şifreni değiştir ya da mail hesabını kapatırım dedim :) Hemen değişti tabii şifre.Bende bir dertten kurtuldum.Bir defasında da birinin gizli sorusunu attım tuttu :) Biraz da şanslıyım galiba.

Hep can sıkıntısından bunlar.Off yine canım sıkılıyor.Biri beni durdursun !!!!!

9 Ağustos 2010 Pazartesi

"Attığın kazıkları saklıyorum sevgilim. Saklıyorum ki; gün gelip bana döndüğünde seni oturtacak yerim olsun."

Kırtasiyeye gelen yaşlı adam -En son ne kadar olur,biraz indirim yapın
Hazırcevap -Yapamıyoruz amca,en son fiyat bu
Amca -Bak şimdi bakkallar şekerden hiç kar etmezler ama yine de satarlar çünkü müşteriler şeker alırken başka şeylerde alırlar
Hazırcevap - O yüzden de hep bakkal olarak kalırlar,hiç market olamazlar

3 Ağustos 2010 Salı

Bozcaada (Tenedos)

Cuma günü Bozcaada'ya gittik.Yok böyle güzel bir deniz.Sürekli ben böyle deniz görmedim arkadaş diye dolanıp duruyorum.Önceden Avşa benim için güzel denizdi,tabii yıllar önceki hali.Birkaç sene önce gittiğimde o güzelliği kalmamıştı.Sonra Datça oldu en güzel denizim.Datça'nın hala çok güzel olduğunu düşünüyorum.Görmeyenler mutlaka görmeli Datça'yı,şiddetle tavsiye ediyorum.
Gelelim Bozcaada'ya.Sit alanı olduğu için yeni bina yapımı yok.Rehberimizin dediğine göre sadece tek katlı bağ evi yapımına izin veriliyormuş.Bağ evi deyip geçmeyin öyle güzel evler var ki,şiddetli börtü böcek korkuma rağmen yaşayabilirim o evlerde.Sit alanı olduğu içinde beş yıldızlı otel yok daha doğrusu hiç yıldızlı otel yokmuş otelde.Güneyde bulabileceğiniz ultra herşey dahil,hizmette sınır yok,gel sırtıma bin seni tuvalete götüreyim durumları yok yani.İyiki de yok.Tatili ;sadece otelde kalıp şunu yedim bunu içtim havuz süperdi diye tanımlayanlar için oldukça sıkıcı gelebilir Bozcaada.

Eski evleri aslına uygun restore edip pansiyon ve otel haline getirmişler.Öyle güzel oteller var ki hayran kalıyorsunuz.Hepsinin kapısında çok güzel çiçekler var.Fotoğraf çekmeden geçmek pek mümkün değil.
Rum ve Türk mahalleri var.Turla Rum mahallesini gezdik.Genelde evler otel yapılmış.
Aslında gezilcek müze,kilise gibi yerler var ama bizim tur bunlarla ilgilenmedi.Arnika turla gittik ve pek memnun kalmadık,oysaki çok iyi şeyler duymuştuk.Tur işi rehber işi oluyor genelde.Şansa iyi rehbere düşünce tur tadından yenmez oluyor.

Tur cuma gecesinden başlıyor.Cumartesi sabahı Bozcaada'da olduk.Otel hazır olmadığı için Ayazma plajına gittik ve akşama kadar denizin keyfini çıkardık.Plajda kabin ve duş mevcut.Kumu tertemiz suyu buzz gibi.
Soğuk deniz sevenleri bile biraz zorlayabilir.Zira ben serin su severim ama beni de biraz zorladı.Allahtan hopp diye suya atarım kendimi zira yavaş yavaş girince insan daha çok üşüyor.Bir iki kulaçtan sonra ısınıyorsunuz.Deniz çok temiz,çok rahat dibi gözüküyor.Akıntı olduğu için serin ve temiz.Yalnız denizin girişi çakıltaşlı biraz zor girip çıkılıyor ama ilerisi kum.Kuma ulaşınca yüzmeye doyamıyorsunuz.Bu arada Ayazma plajı merkeze uzak ama minibüsler var,rahatça ulaşılabilir.

Plajdan sonra otelimize geldik.Tur kalabalık olduğu için 5 otele dağıldık.Bizim kaldığımız Aristo oteldi.Şehir merkezinde küçük bir otel,daha çok pansiyon gibi.Ama odasında banyosu,buzdolabı,televizyonu vardı ve tertemizdi.Otelde biraz dinlendikten sonra ada turuna çıktık.Rehber Rum mahallesine götürdü,biraz anlattı ve serbest zaman hadi tıkının dedi.Bu arada Arnika sadece kahvaltıları veriyor.Pazar kahvaltısı otelden zaten yani sadece cumartesi onlardan.Akşam yemekleri bizlerden.Biraz pahalıya gelmiş oluyor tur.Diğer turlarda 1 akşam yemeği veriyorlar.Bizim diğer tur şirketi turu iptal ettiği için son anda Arnikayı ayarladık.

Akşam adanın tüm sokaklarını dolaştık.Her kapıda fotoğraf çekindik.Karnımız acıkmıştı,güzel bir yer aramaya başladık.Ada olduğu için heryer deniz ürünleri dolu.Lakin biz pek sevmeyiz öyle şeyleri.Bizde lahmacun yedik :) Balık sevenler o ne be diyecekler ama lahmacunda lahmacundu yani.Yayım Pidenin lahmacun ve kiremit köftesini tavsiye ederim.Özellikle köfte çok güzeldi.Yemekten sonra sıra tatlıya gelmişti,rehberimizin önerisiyle Salkım'a da damla sakızlı muhallebi yedik,gerçekten çok güzeldi.Birazda hediyeliklere bakıp,Ada Cafe'de Türk kahvemizi içip otelimize döndük.

2.gün sabah Ayazma Plajına'na gittik.Bİrkaç saat denizin keyfini çıkardıktan sonra merkeze geldik,Bozcaada Kalesi gezilecekti fakat biz gitmedik.Zamanımız kısıtlıydı ve adayı gezmek istiyorduk.Gözümüze kestirdiğimiz hediyelik eşya dükkanlarını gezmeye gittik.Ve Çınaraltı Cafe'de ev yapımı limonata içtik,gerçekten çok lezzetliydi.
Birkaç fotoğraf çektikten sonra arabalı vapura doğru yola çıktık.
Bozcaada'ya giderken otobüsün içinde tıkılı kalmıyorsunuz.Çanakkale ve Geyikli'de arabalı vapura biniliyor.
Manzara süper tabii.

Dönüş yolunda Çanakkale'den Edirne'ye kadar ayçiçek tarlaları ve kavun tarlaları vardı.Ayçiçek tarlasında oturup çekirdek çitlemek vardı be!
Tekirdağ'da mola verip köfte yedik ve İstanbul'a doğru yola çıktık.

Gezi notları
Arnika ile bir daha Bozcaada'ya gitmiyoruz.
Bir daha gidince 3-4 gün kalıyoruz.
Aristo otel güzel orada kalınabilir.
Tam merkezde dışardan görüntüsü çok güzel otelle var ama pahalı olabilirler
Ada Cafe'de Türk kahvesi,Çınaraltında ev limonatası,Yayım Pide'de kiremitte köfte,Salkım'da damla sakızlı tatlı yemeden gelmiyoruz.