27 Haziran 2011 Pazartesi

TRT

Özel televizyonların renkli dünyasıyla karşılaşınca Trt'yi elimizin tersiyle iter olduk. Renkli,maceralı,eğlenceli bazen de mühtehcen olan özel kanallar Trt'nin kasvetli havasından çıkıp kendimizi daha özgür hissetmemize sebep oldu. Çoğu zaman kumanda da Trt kanallarına dokunmadık bile. Zamanla her şeyde olduğu gibi özel kanallarda dejenere olmaya başladı. Artık aynı tür kavuşamayan aşıklar, bir ayrılıp bir barışan sevdalıların olduğu diziler, her gün ayrı bir sevgili değiştiren artistler şarkıcıların olduğu magazin programları sıkmaya başladı bazılarımızı. Daha farklı şeyler görmek istiyorduk, Gezelim görelim'le ülkemizin güzelliklerini görmek,hayat hikayeleriyle tanımadığımız insanların hayatına konuk olmak istiyorduk. İşte bu sırada Trt yeniden sahneye çıktı. Sığlıktan uzakta kaliteli programlar için tekrar Trt izlemeye başladık.

Haftosonları denk geldiğim bir kaç güzel programı tavsiye etmek istiyorum.

Trt arşivinden; 42 yıllık arşiv görüntüleri zaman zaman güzel şarkılar dinletip,zaman zaman keyifli anlar yaşatıyor. Siyah beyaz görüntüler nasıl da hoşuna gidiyor insanın, çok fazla yaşayamamış olsam da ucundan kıyısından o siyah beyaz ekranı izledim. Şimdi de çocukluğuma gitmek gibi geliyor onları izlemek.

Sıradışı hayatlar; hiç tanımadığımız ,sıradan gibi gözüken ama film gibi hayatı olan insanlar anlatılıyor. Yunan bir kadının sevdiği adam uğruna evinden kaçıp evlenmesi,müslüman olması. Annesinin bu durumu kabul edemediği için hastalanıp ölmesi. Kocasının gavur demesi üzerine boşanması ve çocuklarıyla,torunlarıyla geçip giden bir hayat. Belki o kadınla yolda yanyana denk gelmişizdir. Ama kim bilebirdi ki böyle bir hikayesi olduğunu.

Kentler ve Gölgeler ; bu hafta ilk bölümü yayınlanan programın ilk konuğu Edith Piaf'tı. Fransa'nın Küçük serçesi...  Frida Kahlo gibi acılı bir yaşamı olmuş Piaf'ın. Çocukluğundan başlayan kötü kaderi onu yalnız bırakmamış. Hayat hikayesinden beni en çok etkileyenlerden biri de şudur. Boksör sevgilisi Amerika'dadır. Önemli bir maç için hazırlanmaktadır. Piaf onu arar ve ona ihtiyacı olduğu,onu çok özlediğini söyler ve Fransa'ya yanına çağırır. Marcel Cerdan, Piaf'ı çok sevmektedir ve onu kıramaz. Hemen havaalanına koşar fakat hiç bilet kalmamıştır. Ne yapacağını şaşırır ve o sırada tanıdık bir çift görür ve onlara Edith Piaf'a aşığım ve onu görmem lazım der. Aşka duyarlı bu çiftte biletlerini Cerdan'a verirler. Ve o aşık adam sevgilisine ulaşma heyecanıyla uçağa biner. Ve kader ağlarını örer, uçak Fransa'ya ulaşamaz,sağ kurtulan olmaz. Ve işte Piaf'ın kaderi yine devrededir. Hayatım boyunca en çok sevdiğim adam diyeceği Cerdan artık yanında değildir. Sonrasında hayatında güzel ve kötü günleri olacaktır. Cerdan'ın acısını dindirmek için uyuşturucuya başlar ve bir kaç defa krize girer. Bunun dışında küçüklüğünden beri çeşitli rahatsızlıklar ve ameliyatlar geçirmiştir. En son 26 yaşında genç bir şarkıcıyla evlenir ve onun yanında ruhunu teslim eder. Kilise onun çarpık yaşantısından dolayı cenazesini kaldrmayı kabul etmez. Piaf,onbinlerce hayranı tarafından ebedi istirahat mekanına uğurlanır ve yıllar sonra eşi de yanına gömülür...

Piaf ünlü şarkılarından non je ne regrette rien'de yaşadığımı hiç bir şeye pişman değilim der.

2 yorum:

Vladimir dedi ki...

TRT nin hafifi bir zihniyet anlamında silkelenmesi gerekiyor aslında. Bıraksınlar misafirliğe gider havalarında TB programı sunumlarını. Yenilikçi bir şeyler yapsınlar. Yapabilirler de teknik donanım ve insan kaynağı ve de arşiv olarak büyük kaynaklar var ellerinde.

Özel televizyonların cıvıklığını ve program zamanlamasında bi haber tutumlarını hiç sevmiyorum. TRT seyirciyikendisine döndürmek için özel tvlerin peşinden gitmeyi bıraklaı yepyeni bi ryol çizmeli.

Bu arada yazınız çok beğendim. TRT ilk gözağrımız,

emili dedi ki...

Beğeniniz için teşekkür ederim.