3 Mayıs 2010 Pazartesi





İnsan ilişkileri konusundaki en büyük sorunum; sevdiğim insanları en iyi arkadaş kategorisine sokmam ve onlardan da aynı şeyi beklemem sanırım.Birine derdimi anlatıyorsam onu kendime yakın bulmuşum demektir,ona güvenmişim demektir.O benim dostum olmaya çok yakın demektir.Ve ondan da aynısını beklerim demektir.Sanırım hayal kırıklığım bu noktada başlıyor.Karşı taraf beni aynı şekilde görmüyor olabilir,artık insanlar daha ketum.İçlerini açmıyorlar,yüzeysel takılıyorlar.O beni dostu gibi görmeyince bende kırılıyorum,tavır yapıyorum istemeden.Oysaki onların yaptığı gibi iş arkadaşı,çocukluk arkadaşı,sohbet arkadaşı gibi sınıflara ayırsam onları ve detaya inmeden yaşasam (tıpkı onların yaptığı gibi) eminim herşey daha kolay olacak.Ama huy bu işte değişmesi kolay olmuyor.Oysaki en güzeli suya sabuna dokunmadan yapılan arkadaşlık,canın isterse derdini dinler ilgileniyor gözüküp bir iki kelam edersin,yanından gidince hiçbirşey hatırlamazsın.Eğlenirsin,gülersin,gülüp geçersin.


Bir arkadaşımın yakın bir arkadaşı bir gün aramış,kız ağlayıp kötü durumdayım demiş.Arkadaşımında işi varmış,bir şey yapamamış.Ve ertesi gün kızı aramamış bile,unutmuş bu olayı.Bana çok garip geldi,hadi gidemiyorsun yanına diyelim insan nasıl merak etmez ki,nasıl unutur.Bu arkadaşımı kime sorsanız çok canayakın,çok uyumlu der.Oysa ki tek yaptığı suya sabuna dokunmadan arkadaşlık yapmak.Böylece herkese karşı ılımlı ve sıcak olabiliyor.Kimseyi dostu görmüyor çünkü,kimseyle çok ilgili değil.Maksat muhabbet modunda arkadaşlıkları.


Vesselam suskunluktan sonraki hedefim suya sabuna dokunmayan arkadaşlıklar.

Hiç yorum yok: